Sosyoloji konusundaki kitapların çoğunluğunun batı kaynaklı oluşu yüzünden sosyoloji tarihi yazılırken sürekli batılı düşünürlere yer verilmesi aşlışıldık bir tutum ve davranıştır. Ancak son yıllarda giderek batılı olmayan sosyologlar tarafından bir kişinin adı daha fazla anılır hale gelmiştir. Bu kişi arap asıllı düşünür İbni Haldun dur. Oysa sosyoloji tarihi kitapları incelendiğinde bir önemli ve güncel reform konusunda olduğu gibi sosyoloji hakkında da ilk habercinin Henri de Saint Simon olduğu ve daha sonra Karl Marks, Aguste Comte'un geldiği görülür.
 
İbni Haldun, evrimci ve determinst bir düşünürdür. En önemli eseri olan "Mukaddime" aslında çok kapsamlı bir sosyal bilimler ansiklopedisine benzetilebilir. Kolaylıkla anlaşılması mümkün olmayan bu eserinde uygarlıkların gelişimini ortaya koyar. Özellikle Ümran başlığı adı altında bugün hars/kültür denilen konu hakkında düşüncelerini yazar. Ona göre iki türlü Ümran vardır:
 
1-Bedevi Ümran: Bugünkü karşılığı köylülüktür. Kır ve göçebe kültürün özelliklerini taşır.
2-Hadari Ümran: Yerleşiklilik ve kentlilik anlamında kullanılmıştır.
 
İbni Haldun a göre medeniyet bedevilerde değil, Hadarilerdedir ve Ümran ın üç özelliği vardır:
 
1-Doğallık   : İnsan, doğası gereği tek başına yaşayamaz. İnsan topluluğumbu nedenle doğaldır.
2-Organiklik: İnsan topluluğununu belirli bir şekilde gelişmesi zorunludur.
3-İşlevsellik : Bireyler iyi yaptıkları işlerde uzmanlaşırlar.
 
İbni Haldun un sosyolojik açıdan önemi, özellikle kır ve kentler arasındaki farklılaşma üzerinde durmasıdır. Ona göre, göçebe-köy toplulukları yerleşik-kentlerden önce ortaya çıkar ve burada yaşayanlar henüz daha güvenilir ve sağlamdır. Bunun temel nedeni kırda ailenin daha istikrarlı olmasıdır. Buna bağlı olarak da sosyal dayanışma daha yüksektir. Ayrıca büyüklere özellikle de kadınlara çok fazla değer verilir ve saygı duyulur. Ancak bedeviler aynı zamanda inançsız, isyankar ve şiddet yanlısıdırlar. Hadarilerin yaşadıkları yerler yani kentler değişmeyi temsil eder; burada düşünceler derinleşebilir, bilgi artar ve düşünceler zenginleşir. Kent hayatı tüm bu kültürün gelişeceği en uygun ortamdır.
 
İbni Haldun un Ümran ile bağlantılı diğer kavramı Asabiyedir. Ona göre Ümran tıpkı bir ağaca benzer. Ağacın gövdesi hadar/kentlilik; özsuyu ise asabiyedir. Asabiye, herkesin aslına/asabiyesine bağlı olması demektir. Diğer bir deyimle, soyundan geldiklerine bağlılık göstermek ve onlarla dayanışma içine girmektir. Psikologlar buna "ortak bilinç"de derler.  Sosyolojik açıdan ise, dayanışma duygusu, sosyal bağlılık/tenesüt, yakın akraba bağlılıı anlamına gelir. Asabiyenin özellikleri kabile, aşiret veya topluluk üyeleri arasında kuvvetli bir birlik, güçlü bir dayanışma, yardımlaşma, doadan gelen bir dayanışma duygusu, bilinci ve inancının kuvvetli olmasıdır. Asabiye aynı zamanda davranış anlamına gelir. Çünkü ortak davranış ve düşünce birliğine dayanır. Bedeviler arasında asabiye daha güçlüdür. Ancak bdeviler modernleşip yerleşikliğe geçtikçe soy asabiyesi güçsüzleşir. Bu nedenle İbni Haldun un görüşlerinde sadece ekenomik değil, manevi bir motif, metafizik bir değerlendirme de söz konusudur. Bu düşünceler daha sonra ekonomi yerine ahlakı önemseyen Emile Durkheim da daha ayrıntılı olarak görülür.
 
İbni Haldun Afrika da çeşitli kabileleri dolaşarak yaptığı saha çalışmaları sonucunda toplumu canlı bir organizmaya benzetir. Buradan hareketle toplumlarında doğup büyüyüp gelişeceğini ve sonlanacaını iddia eder. Ona göre doğum ve gelişme dönemleri göçebe kültürünün sonucudur. Buna karşı kent yaşamına olumsuz bakar ve giderek kentleşen uygarlıkların gerileyerek yok olduğu düşüncesine ulaşır.
 
Sosyoloji alanında öncüleri İbni Haldun, Henri de Saint Simon, Karl Marks olarak sıralasakta, İbni Haldun un ayrı bir yeri olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır. Don Martindale nin de belirttiği gibi İbni Haldun u basit bir arap düşünürü ve tarihçi olarak görmek yanıltıcı bir başlangıca yol açacaktır.
 
İbni Haldun Mısırın Kahire kentinde 1402 yılında vefat etmiştir.  
 
 
( İbni Haldun Ve Sosyoloji başlıklı yazı A&ACR tarafından 17.06.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.