KALİTELİ YAŞAMIN EMEKLİLİĞİMİZE BAKIŞ AÇISI
İnsanoğlunun akıl baliğ olmasından son nefesine kadar hayat çizgisi,
merdiven basamakları gibi sürekli yükselen bir şekilde olmalıdır. Zorunluluklar
gereği kısa süreli iniş çıkışlar makul karşılanabilir. Ancak, ani çıkışlar ve
ani inişler kaliteli yaşamın ruhuna ters gelmektedir. Burada kararlılık,
istikrar, devamlılık, denge, azim, coşku, heyecan, üretme, paylaşma vb. gibi
olumlu kaliteli yaşam unsurları bu sürece destek vermemektedir.
İnsan hayatı boyunca, dengeli, istikrarlı, belirli amaç ve hedeflere yönelik,
okuma, öğrenme, çalışma, üretme, paylaşma, destek verme, katkı sunma vb. gibi
güzel ve anlamlı eylemlere devam etmelidir. Yaşamın hiçbir yerinde,
ümitsizliğe, yılgınlığa, tembelliğe, umutsuzluğa, vazgeçmeye, bilinçsiz
ertelemeye, atalete, kararsızlığa, öğrenilmiş çaresizliğe asla yer
verilmemelidir.
Vücudumuz 20’li yaşlarda gelişimini tamamlamakta ve 40’lı yaşlarda ise
biyolojik olarak geri dönmeye başlamaktadır. Kas ve kemik sistemimizle birlikte
vücudumuzun tamamının sağlık ve kalitesini koruyabilmek için, önceki yıllardan
daha fazla ve yüksek kaliteli eylemlerde bulunmamız kaçınılmaz hale
gelmektedir. Dövülen demirin sağlam olması ve çalışan bıçağın keskin olması
gibi, vücudumuz da her açıdan çalıştığı ve eylemde bulunduğu ölçüde sağlığını
ve kalitesini koruyabilecektir.
Emeklilik, yalnızca maaş aldığımız işyerinde belirli bir süreyi tamamlamış
olduğumuzdan dolayı ayrılmak demektir. Asla ve asla çalışmayı, öğrenmeyi,
üretmeyi, okumayı, sinerji ortaklığı yapmayı, enerji üretmeyi, paylaşmayı,
katkı sunmayı, destek olmayı, bırakmak demek değildir. Bazılarımız emekli maaşı
yetmeyeceği için çalışmaya devam etmeyi tercih etmektedir. Emekli maaşı
yetenlerden bazılarımız ise, çalışmayı olduğu gibi bırakmakta ve bu defa da,
can sıkıntısı, obezite, asosyalleşme, yalnızlaşma, atalet, durağanlık ve kahve
köşeleri gibi kaliteli yaşam hırsızlarının kucağına düşmektedir. En tehlikeli
emeklilik şekli de bunlar olsa gerektir.
Eğer emeklilikte karar kıldıysak, çalışmaya devam etme saiki ile, aynı veya
benzer bir işte zoraki çalışmak zorunda değiliz. Bugüne kadar yapmış olduğumuz
işin dışında yapılabilecek sayısız işler ve eylemler bizleri beklemektedir. Artık en olgun, yetişmiş, tecrübeli,
insiyatif yeteneği gelişmiş, üretim kapasitesi artmış, kaliteli ve tecrübeli
arkadaş portföyü olan, girişimcilik ruhu gelişmiş, profesyonelleşmiş bir
durumdayız. Eğer, gençlik yıllarımızdan beri, yüksek kaliteli hayatımıza ve
koruyucu ve önleyici sağlığımıza gerekli yatırımları da yapmış isek, değmeyin
keyfimize…
Tabi çalışma yıllarımızda, gençliğin verdiği enerji ile, büyük bir hırsla,
dünyayı hamudu ile yutacak bir şekilde çalışarak; ölçülü ve dengeli,
dinlenmeyi, eğlenmeyi, tefekkürü, kanaatı, sabırı bir tarafa bırakarak,
gençliğin tolerans sınırlarına güvenerek, kendimizin her bakımdan posasını
çıkarmış isek, yandı gülün keten helva…
Zira yaşamımızın yüksek kaliteli olabilmesi için, her aşamada, çalışma,
dinlenme, eğlenme, ibadet, dengelerini çok iyi kurabilmemiz gerekiyor.
Özellikle emeklilikte de yüksek kaliteli yaşayabilmek için, önceden edinmiş
olduğumuz kaliteli eylemlere hiç ara vermeden, hatta daha da artırarak devam
etmemiz gerekiyor. Zira bunlar kaliteli yaşamımızın çok önemli ve asla terkedilmemesi gereken, ama
acil olmayan eylemlerindendir.
Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
-
Her gün
mutlaka belirli bir süre okumak. (Kur-an’ı kerim ve faydalı eserler)
-
Her gün
mutlaka belirli bir süre, spor ve egzersiz yapmak. (Bilinçli ve kaliteli olmak
kaydıyla)
-
Yazmak,
üretmek, çoğaltmak ve paylaşmak.
-
Çevremizle
pozitif iletişimde bulunarak, beşeri ilişkileri artırmak.
-
Sinerji ve
enerji üreterek çevremizle paylaşmak.
-
Dost ve
arkadaşlıklara kaliteli yatırımlar yapmak.
-
Çevremize,
destek ve anlamlı katkılar sunmak.
-
Yardıma
muhtaç insanlara karşılıksız yardım etmek.
-
Toplumsal,
kültürel, eğitim ve sağlık projelerinde görevler almak.
-
Çevremizi
her anlamda sürekli pozitif ve olumlu bir atmosfere büründürmek.
-
Verimli,
etkin ve çevreyle etkileşimli hobiler edinerek belirli sürelerle icra etmek.
-
Etkin
çalışma hayatındaki mesleğini gönüllü olarak daha tecrübeli bir şekilde
toplumla paylaşmak.
-
Gelecek nesillere
yüksek kaliteli ve anlamlı miraslar bırakabilmek için gerekli hassasiyeti
göstermek. (Her mirastan bahsetmiyorum. Zira borç da bir mirastır)
En kötü tercih ise, emeklilikten sonra hiçbir
iş yapmayarak, çalışmanın acısını çıkarmak için, dinlenmek için, rahat yaşamak
için; eylemsiz, hareketsiz, üretimsiz, pasif, çevreden kopmuş, kabuğuna
çekilmiş bir şekilde yaşamaya başlamaktır. Böyle bir tercihte bulunan kişinin
derhal sağlığı bozulacak, zihni melekeleri süratle geriye gidecek, çevikliği ve
dinamikliği azalacak, anlamlı eylemlerde bulunmadığı için itibarı azalacak ve
toplumda hiçbir işe yaramayan bir kişi olma evhamına kapılacaktır.
Yüksek kaliteli bir yaşamın en önemli
unsurlarından birisi de dengeli, ölçülü ve itidalli olmaktır. Dengesiz bir
dinlenme, çalışma, tatil, eğlenme ve
hobi eylemleri bizleri kaliteli yaşamdan uzaklaştırır. Bu konularda kantarın
topuzunu kaçırmamak gerekir.
Emeklilikten sonraki yaşamımızın da
yüksek kaliteli olabilmesi için, ömrümüzün kalan kısmını lezzetli bir şekilde
yaşayabilmek için, ileride alzeheimer (unutkanlık ve bunama) hastalığına
yakalanmamak için, borçların içerisinde bunalmamak için, yalnızlaşmamak için,
asosyal olmamak için, yaşamdan gerçek anlamda zevk almak için, yüksek kaliteli
yaşamın unsurlarını emeklilikten sonra da daha etkin olarak üzerimizde
taşımamız gerekiyor.
40’lı yaşlardan sonra biyolojik
ritmimizin aleyhimize işlediğini de dikkate aldığımızda, emeklilikte de
boşluğumuzun olmadığı, avareye geçirilecek zamanımızın olmadığı, üretmeye,
çalışmaya, okumaya, paylaşmaya, destek ve katkı sunmaya, spor ve egzersize
devam etmeye, yeni yeni hobiler edinmeye ve uygulamaya, beşeri ilişkileri
büyütmeye, dostluk ve arkadaşlıklara yatırım yapmaya, gelecek nesillere yüksek
kaliteli ve anlamlı miraslar bırakmaya ne kadar çok ihtiyacımızın olduğu
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Bu yönüyle emeklilik, hayattan kopma,
sürekli dinlenmeye ve istirahate çekilme, çürüme, işe yaramaz hale gelme,
obeziteye ve durağanlığı teslim olma, sosyalite ve toplumsal etkinliklerden uzaklaşma,
hızlı yaşlanmaya pirim verme, sağlığı ve kaliteli yaşamı tiftitme demek
değildir.
Aksine yeniden doğuş, profesyonelliğin
ve tecrübenin ışığında aydınlanma, çevreye ışık, coşku ve heyecan sunma,
yedekte değil, oyunun içinde olma, örnek olma, destek ve katkı sunma, iyilik
yapma, değer üretme, sinerji ve enerji ortaklığı geliştirme, mevcut pastayı
büyütme gibi yüksel kaliteli ve anlamlı eylemlere daha fazla zaman bulabilmek
demektir.
26 Ağustos 2013. Saat 11.00. BUCAK
Selam, sevgi ve dualarımla… Allah’a
emanet olunuz.
Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER