Fehmi, Sami, Osman, ben; yüzdüğümüz dereye
Şimdi kurumuş baktım, zamandan pencereye.

Dün de Fehmi'yi gördüm bastonla yürüyordu,
Tanımadı evvela bana saati sordu.

Varıp girdim koluna ve şöyle dedim ona:
Bu günlerde ah Fehmim katran düştü zamana!

Oturduk bir köşeye firak zulmüne inat,
Hasret ile lafladık orda burdan bir saat…

Sonra Sami'yi sordum; dedi, rahmet eylesin…
Buğulandı gözlerim, ölmeyip de neylesin!

Mazide safya sayfa günleri aralarken,
Kalbe aşina olan bir ses duyuldu birden,

Yara bere içinde elini bizim Osman
Açmış, sadaka diyor… Aman Allah'ım aman!

Tanıyınca, bir müddet başı öne eğildi,
Oturdu ağlayarak, hayırsız evlat, dedi.

Sarıverdi semayı birden keder ile gam,
Oluverdi umudun ufuklarında akşam.

İlk kez sustuk beraber, konuşsun diye dünya;
Ne düş kaldı avuçta ne yamalı bir hülya.

Yaşamak için geçti ölmek içinse erken,
Son kez seslendi Osman ölümüne giderken.

Az önce açan bahar yine az önce soldu
Ve sokağın sonunda koca Osman kayboldu.

 

Kabul etmek elbet zor, bu vicdansız zevali

Lakin elden ne gelir, budur dünyanın hali…

 

( Dünya Hali başlıklı yazı poet19 tarafından 3.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.