Hayaller ve ümitler insanı var eden en yüce duygulardır.Sırf bu yüzden,erişilmez denilen nice nice diyarlar, öteler, öteler ötesi insanın ayakları altına serilmiştir.Nice hayallerim oldu olmazlara dair.Ama bu hayalim kadar ulvisini hiç kurmamıştım.Çünkü,dedemin kardeşi ve adaşım olan Selim dede o topraklarda şehit düşmüştü.Dedemin kardeşinin ve diğer tüm şehitlerimizin bu topraklar uğruna verdiği mücadelenin yerinde görülmesi benim için çok büyük bir hayaldi.Ve o hayal artık ayaklarımıza kadar gelmişti.O günün gecesi sabaha kadar bir o tarafa bir tarafa dönüp durdum.İçim içime sığmaz oldu.Ayrıca,çekilecek kuranın bana çıkması kasabadan öteye gitmemiş bir gencin en büyük hayalinin gerçekleşmiş olması demekti.Lakin, gönlümde bir taraftan çıkmasın diyor; çünki, paramız olmadığı için öğretmenin bana yapacağı yardımı ailemin kabul etmeyeceğini adım gibi biliyordum. "Allah'ım sen yardım et. Hangisi hayırlısı ise o olsun." dedim.
  
 
  Bildiğim bütün duaları okuyup gönül huzuru içinde yattım.Kasabamıza hakim dağın yamacında ki evimiz; tek katlı,çatısız ve iki odalıydı.Her yağmur ve kar yağışı sonrası eziyet çekilmez olurdu.Toprak dama önce naylon serer,sonra üzerine ağır taşlar dizerdik.Biraz olsun yağmurun akmasına önlerdi bu durum.Hayallerimden biri de buydu.Anneme ve babama layık bir ev yapmak veya almak.Canım anam,canım babam yedi kardeşe bakmak kolay değildi.Ama bizler de evlat olarak onları hiç üzmezdik. Üç kız kardeş hariç, kimimiz ayakkabı boyar, kimimiz hamallık yapar,kimimiz davar otlatırdık. Sabah okula gittiğimde içimde ki heyecan doruğa ulaşmıştı.İlk iki ders matematik,diğer iki ders coğrafya idi. Coğrafya dersinde yapılacak kuranın heyecanı tüm sınıfı sarmıştı. Matematik dersleri geçmez olmuştu.Sanki,zaman durmuştu.Ve beklenen an geldi.Coğrafyacı Salih Öğretmen, sınıftan içeri girip;

 

-Günaydın çocuklar dedi.Hepimiz son ses bağırarak;

 

-Günayyydınnn.dedik

 

Salih Öğretmen'in elinde cam bir kavanoz ve içinde bir sürü kağıt parçaları vardı.Kavanozu masanın üstüne koyarak;

 

-Evet,çocuklar biraz sonra kura çekimi yapacağım.Şanslı beş kişi Çanakkale gezisine katılacak dedi.

 

   Tüm arkadaşlar, birbirimizin yüzüne heyecanlı heyecanlı bakmaya başladık.Salih Öğretmen,kavanozu eline aldı.Sınıfa doğru yöneldi.Eliyle kağıtları epeyce karıştırdı. Sonra, peş peşe beş defa bu işlemi yaptı. İsmi okunanlar,adeta havalara uçuyordu.
 
Maalesef, ismim okunmamıştı.Yüreğime bir köz oturdu sanki.Salih Öğretmen, yüzüme doğru hüzün dolu baktı. Boynunu büker gibi yaparak; bana doğru geldi.Elini omzuma attı.Kimselerin duymayacağı şekilde;

 

-Nasip dedi.

 

   Gözlerimde ki yaşları içime attım.Bu sefer ağlamayacaktım.Ne yapalım nasip değilmiş dedim.En yakın arkadaşlarımdan Metin kurada çıkmıştı.Onu ve diğer arkadaşlarımızı tebrik ettim.O gece Allah'ıma çokca dualar ettim.

   
 "Allah'ım ne olur ,şimdi olmadı ama bana o toprakları görmeyi nasip et." Aradan yıllar geçti. Üniversite, iş, evlilik ve ilk çocuk...Askerlik biraz tehire kalmıştı.Sonrasın da askerlik geldi çattı.Askerlik şubesine gidip sülüsümü aldım.Zarfı açtığımda gözlerime inanamadım."Çanakkale 116.Jandarma Er Eğitim taburu" yazıyordu.Gözümde ki yaşlar sel olmuştu."Allah'ım sen ne yücesin.Sen,nelere kadirsin." diye haykırdım. İş yerinden aldığım izin sonrası yol hazırlıkları yapıldı.Eşim ve çocuğumu annemlere teslim edip yola koyuldum.Heyecanım şimdi biraz daha farklıydı.Çünkü,eşimi ve oğlumu şimdiden özlemiştim. Aklıma  o topraklara  savaşa gidenleri,daha doğrsu gidipte gelmeyeceğini bilenleri  hatırlayınca "Kendine gel Selim" dedim.

   Çanakale'ye yirmi iki saatlik yolculuk sonrası vardık.Garajda taksi durağına giderek;sülüsümü gösterdim.Taksici;

 

 "Atla gidelim" dedi.

 

     Çantamı bagaja koydu ve yola çıktık.Çanakkale,hayalimden daha küçük bir yer çıktı. Çok daha gelişmiş,bir yer hayal ediyordum.Ancak, sevimli bir yerdi. Şubat ayı olmasına rağmen ortalık yemyeşildi.İçimden "Bizim oralar şimdi bir metre karın altındadır." diye geçirdim. Yalnız, ayazı çok yakıcıydı. Soğuk, adamın ciğerlerine işliyordu. Yolcluğumuz yaklaşık on dakika sürdü. Bayağı bir yokuş çıktıktan sonra şehre hakim bir tepeye kurulu 116.Er Eğitim Taburuna gelmiştik. Nizamiye'de beklemeye başladık.Benim gibi onlarca asker adayı orada toplanmıştı.Ayak üstü bir kaç kişiyle tanışıp sohbet ettik.Kimi Malatya'dan, kimi İzmir'den,kimi Trabzon'dan gelmişti.Bizleri büyükçe bir alana topladılar.İsimlerimizi okyarak bölük bölük ayırdılar.Bana 9.bölük düşmüştü.Acemi birliğimiz üç ay sürecekti.Üç ay boyunca sıkı eğitimden geçtik. Bu süre içinde henüz Gelibolu yarım adasına  gidememiştik.Usta birliğin kuraları çelkildi.Ben yerimde kalmıştım.Artık,çavuş olarak eğitim verecektim.Bir gün bölük komutanımız beklediğim müjdeyi verdi.Bölük içinde isteyenler, Gelibolu'ya yapılacak geziye katılabilecekti.Hemen kendimi listeye yazdırdım.

 
 
Devamı Var
( İçimdeki Hasret-2- başlıklı yazı Arzeni tarafından 9.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.