HAC ANILARI

-8-

KÂBE’DE CUMA NAMAZI:

4 Ekim 2013 günü Mekke’de ilk cuma gününü yaşıyorduk.  İlk defa Kâbe’de Cuma namazı kılacaktık. Cuma namazını kılmak üzere saat 10:30 dolaylarında Kâbe’ye gittik. Fakat Kâbe’ye vardığımızda Kâbe tamamen dolmuş ve askerler Kâbe’nin kapılarını kapatmışlardı. Kâbe’nin bütün çevresindeki alanlar da hemen hemen tamamen dolmuştu. Ancak Kâbe’nin hemen bitişiğinde bulunan Krallık sarayının gölgesinde bir yer bulup arkadaşlarla oturduk. Gölgeye oturmuştuk ama Cuma saatine daha yaklaşık bir buçuk saat vardı. Tam Cuma vakti yaklaştı, oturduğumuz yere de güneş geldi. Sıcaklık 50 derece dolaylarındaydı. Güneş cayır cayır yakmaya başladı. Fakat yerimizden kalkıp gölge bir yer bulmak da mümkün değildi. Zaten yüz binlerce insan da bizim gibi güneş altındaydı. Başımızın üstüne yanımızda bulunan çantamızı koyarak sıcaktan korunmaya çalıştık ama ne mümkün. Mecburen 50 derece sıcak altında kalmaya devam ettik. Öğle ezanı okundu. Cuma hutbesi ve namazı yaklaşık 45 dakika sürdü.

Bu zaman zarfında öyle yandık öyle yandık ki, kemiklerimiz bile hissedilir derecede ısındı. Adeta kanımız kaynıyordu. Bu zaman zarfında nasıl da yanıp zenci gibi karardığımızı ancak otele varıp aynaya bakınca fark ettik. Çünkü biz memleketimizde ömrümüz boyunca bu kadar aşırı sıcak bir gün yaşamamıştık. Fakat Mekke’de güneş o kadar yakıyor ama havanın kuru ve nem oranının düşük olmasından dolayı terleme olayı o kadar fazla olmuyor. 

Cuma namazı bittikten sonra harekete geçen tahminen iki milyon dolaylarındaki insan kalabalığı adeta deniz dalgalarını andırıyor, dalga dalga dalgalanıyordu. Adeta mahşeri bir görüntü arz ediyordu.

 O gün şunu anladık ki, Cuma günleri sabah erkenden Kâbe’ye gidilirse, ancak Kâbe içinde yer bulmak mümkün olabilecekti. Bu tecrübeden yararlanarak bundan sonraki Cuma günleri mümkün olduğunca öyle yapmaya çalıştık.

Çünkü genişletme çalışmalarından dolayı Kâbe’nin üçte birinde çalışma olduğundan dolayı önemli bir kısmı ibadete kapalı durumdaydı.

İnşaat hızla devam ediyor ve inşaatta kullanılan onlarca yüksek seviyedeki vinçler devamlı hareket halinde ve genişletme çalışmaları devam ediyordu.

 

ARAFAT GEZİSİ:

Bayram arifesi Arafat’a çıkacak ve hacı olacaktık. Bundan dolayı,  daha önceden Arafat’ı görüp tanımak için 5 Ekim 2013 cumartesi günü otobüslerle Arafat’a bir gezi düzenlendi. Önce Âdem ile Havva anamızın cennetten kovulduktan sonra buluştukları Arafat dağına gittik. Dağın tepesinde bu buluşmayı temsilen taştan bir anıt dikilmiş. Birçok hacı adayı bu tepede dua ve niyazda bulunuyor. Hatıra fotoğrafları çektiriyor.

O tepeyi ziyaret ettikten sonra Arafat günü Hacı adaylarının yerleşeceği alanları ve çadırları gördük. Bizim nereye yerleşeceğimiz o gün belli olmadığı için genel bir inceleme ve gözlemde bulunduk. Oradan otobüslerle Sevil dağına gittik. Sevil dağında peygamberimizin hicret sırasında Hz. Ebu Bekir Sıddık ile saklandığı Sevr mağarasının olduğunu, ancak buraya çıkmanın zaman alacağı ve çıkma sırasında kayma, düşme riski olduğundan kafile başkanımız tarafından uygun görülmedi. Sadece dağın eteğinde bize genel bilgiler verildi.

Oradan peygamberimize ilk ayetlerin indiği Hira mağarasının bulunduğu Nur dağına gittik. Yine bu dağa tırmanın da tehlikeli olduğu ve zaman darlığı nedeniyle dağa tırmanıp Hira mağarasına çıkamadık. Yetkililer genel bilgiler verdikten sonra Nur dağından da ayrıldık. Oradan Otobüslerle Mina’ya geçtik. Mina’da şeytan taşlanacak yerleri otobüslerin içinden gördük. Burası da kısa bilgiler verilerek tanıtıldı. Buraları gördükten sonra Mekke’deki otelimize geri döndük.

Bu gezilerde gördük ki, Mekke’nin yerleşim alanı dâhil bütün arazi kayalık dağlardan oluşmaktadır. Hatta Mekke de bildiğimiz tipten arsa görmek bile mümkün değil. Oteller ya da mekânlar kayalık dağlar oyularak ya da kırılarak inşa edilmektedir. Toprak arazi diye bir şey görmedik neredeyse gezip dolaştığımız yerlerde. Sadece Arafat’ın çadırlar bölgesinde dağlıklar arasında düzlük bir alan mevcut.  Bu alanlarda belli bir oranda ağaçlandırma da yapılmış. Yoğun olmamakla birlikte az da olsa yeşillendirme mevcuttur.

Bu geziden sonra Arafat’a çıkacağımız günleri iple çekmeye başladık. Çünkü bayram arifesi Arafat’ta vakfe duruşu yapıldıktan sonra hacı olacaktık.  Önümüzde daha on gün vardı.  Kalan bu on gün içerisinde hemen hemen her gün Kâbe’ye gidip tavaf yapıyor, vakit namazlarını orada kılıyorduk. Bu arada Kâbe’nin genişletilmesi çalışmalarına da şahit oluyorduk.

 

KÂBE REVAKLARI:

Kâbe’nin çevresi atalarımız Osmanlı tarafından yapılan muhteşem revaklarla çevrili. Hacı adayları/hacılar tavaflarını bu revaklar içerisindeki alanda yapmaktadır. Tavaf Kâbe seviyesindeki zemin alanla birlikte diğer üç katta ve ortaya geçici olarak yapılan özürlüler, yaşlılar için inşa edilmiş daire şeklindeki çelik kısımda yapılmaktadır. Gördüğümüz kadarıyla Hacıların oldukça kalabalık olmasına rağmen, hâlihazırda hacılar tavaflarını tarihi revaklarda rahatlıkla yapabilmekte ve herhangi bir sıkıntı da çekmemektedirler. Buna rağmen yıkılıp yeniden yapılması doğrusu  pek anlamlı gözükmüyor. Fakat Suudi hükümeti genişletme bahanesiyle o büyüleyici Türk eserlerini yıkıyor, yerine beton yığınlarından oluşan bir yapı inşa ediyor. Yaklaşık revakların üçte biri yıkılmış ve kaba inşaatı bitirilmiş. İnşaat da halen devam ediyor. Bir tarafta ibadet yapılıyor diğer tarafta inşat sürüyordu. 

Gördüğümüz kadarıyla eski haliyle revaklar daha uzun yıllar ihtiyaçları rahatlıkla karşılayacak kapasiteye sahipti. Revakların genişletme bahanesiyle yıkılıp yenisinin yapılması, bana hemen Kâbe’yi korumak için Osmanlılar tarafından yapılan Ecyad kalesinin bir bahaneyle ortadan kaldırılmasını ve sonra da yerine otel yapılmasını hatırlattı. Buradaki temel amacın da kanaatimize göre Kâbe’deki Türk eserlerinin yok edilmesine yönelik olduğudur.

Her ne kadar Türkiye’yle bir anlaşma yapılarak yıkılan revakların geri plandaki kaidelere yerleştirileceği söyleniyorsa da, orijinalliğinin yok olacağı kesindir. Ayrıca revakların o büyüleyici görüntüsünün korunacağı konusunda da bir garanti yoktur.

 

ŞEYTAN TAŞLAMA İÇİN TAŞ TOPLAMA

12 Ekim 2013 günü Arafat dönüşü Mina’da şeytan taşlamak için otel çevresinde taş toplamaya çıktık. Yol kenarlarından 70 tane bilye büyüklüğünde taş topladık.

 Bu taşları diyanetin bu amaçla verdiği küçük torbalara koyduk. Bu taşların 7 tanesi Kurban bayramının ilk günü Arafat dönüşü büyük şeytana atılacaktı.

Bayramın 2. günü büyük, orta ve küçük şeytana atılmak üzere 21 tane taş gerekiyordu. Bayramın 3. günü yine büyük, orta ve küçük şeytana atılmak üzere 21 tane taşa daha ihtiyaç vardı.

Diğer 21 taş ise eğer Kıran haccı yapmak isteyenler var ise bayramın 4. günü yine büyük, orta ve küçük şeytanları taşlamak gerekiyordu. Böylece toplam 70 taş toplanıyordu.

Ancak biz temettü haccı yaptığımızdan bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günü şeytan taşlayacaktık. Bayramın dördüncü günü gitmeyecektik.

 Bayramın birinci günü Arafat’tan dönüşte sadece büyük şeytan taşlanıp yedi adet taş atılacaktı. Bayramın ikinci ve üçüncü günleri büyük, orta ve küçük şeytanlara yedişerden toplam 42 taş atılacaktı. Dolayısıyla Şeytan taşlamada toplam kırk dokuztaş gerekiyordu.

DEVAM EDECEK

( Hac Anıları -8- Kâbe’de Cuma Namazı: başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 26.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.