HAC ANILARI

-9-

 ARAFAT’A ÇIKIŞ:

Arafat’a çıkmadan önce bazı hazırlıkların yapılması gerekiyordu. Bunların başında vücut temizliği ve kokusuz sabunla duş almak vardı. Vücut temizliğinden kasıt, tırnakların kesilmesi ve vücutta temizlenmesi gereken tüylerin temizlenmesiydi.

13 Ekim 2013 günü bu temizlikler yapıldı, ihramlar giyildi. Akşam yemeği Saat 15:00 dolaylarında erkenden verildi. Saat 17:00’de Arafat’a gitmek üzere otobüslere binildi. Bütün Hacı adaylarının tam olduğu anlaşıldıktan sonra Arafat’a hareket edildi.

Kaldığımız otelden itibaren de Arafat’a kadar yol boyunca Türk görevliler görevlendirilmişti. Ellerinde Türk bayrakları ve ışıklı çubuklarla otobüslere yol gösteriyorlardı. Bu görevliler sayesinde yol boyunca hiçbir sıkıntı çekmeden Arafat’a ulaştık. Yolda giderken kafile başkanımızın verdiği bilgiye göre her yıl Türk Hacılarının gösterdiği disiplin, temizlik ve düzenden dolayı ödül verilmiş. Bu amaçla sadece Türk Hacılarını taşıyan araçlara ait özel ve güzel bir yol yapılmış. Burada trafiğe takılmadan rahatlıkla Arafat’a yol aldık.

Yaklaşık bir saat sonra Arafat’ta Türk Hacı adayları için hazırlanmış çadırlarımıza vardık. Çadırlar daha çok bir gölgeliği andırıyordu. Havadardı. Yerlere kilimler serilmişti. Herkese yetecek genişlikteydi. Çadırlarımıza yerleştik. Cemaatle akşam ve yatsı namazları kılındı. Öyle ki akşam ve yatsı vaktinde Arafat’ta her yerden ezan ve dua sesleri yükseliyordu. Adeta Arafat dua ve ezan sesleriyle dalgalanıyordu. Çok yoğun bir manevi atmosfer vardı. Bu ortam ancak yaşayarak anlaşılabilir.  O manevi havayı dille ya da yazıyla ifade etmek mümkün değildir. Yaşayıp görmek lazımdır.

Hacılar Arafat’a yolculuk sırasında birbirlerine bu kadar kalabalığa yetecek kadar abdest alacak yer ve tuvalet var mı diye soruyorlardı. Fakat Arafat’a vardığımızda gördük ki bütün Hacı adaylarının/Hacıların bu ihtiyaçlarını karşılayacak önlemler daha önceden alınmış. Sıra sıra çok sayıda tuvalet ve yine çok sayıda abdest almak için çeşmeler yapılmış. Bu konuda hiçbir sıkıntı çekilmedi. Bu tuvalet ve çeşmeler o kadar çok inşa edilmiş ki her çadır bölgesinde yeteri kadar mevcut olduğunu gördük.

Gece hava oldukça sıcaktı. Uykusu gelenler hemen çadırların içerisinde boş bulduğu bir yere uzanıp uyuyordu. Fakat benim bir türlü uykum gelmedi. Bu zaman zarfında Kur’an okuyup Allah’a bol bol dua ve niyazda bulundum. Zaman zaman çadırlar arasındaki yolda, hem dua ettim hem de yürüyüş yaptım. Benim gibi uykusu kaçanlarla ara sıra sohbet ettik. Bir ara baktım annem de uyumamış. Koluna girerek onu bir süre dolaştırdım. Zaten fazla yürüyemiyordu. Yorulunca onu tekrar çadırına bıraktım.

Derken 13 Ekim 2013 günü saat 24:00 oldu. Yani 14 Ekim 2013 gününe girmiş olduk.  Artık arife gününü yaşamaya başladık. Çünkü arife günü Allah nasip ederse Hacı olacaktık. Sabahın olmasını sabırsızlıkla bekliyorduk. Bir süre sonra sabah ezanları okunmaya ve Arafat’ı inletmeye başladı. Her yerden ezan sesleri ve dualar yükseliyordu. Herkes sabah namazı hazırlıkları için hareketlendi. Hazırlıklarını yaptı. Cemaatle sabah namazı kılındı, Kur’an okunup dualar yapıldı.

Bu arada neredeyse gün doğumu yaklaştı. Bazı arkadaşlara şöyle bir teklifte bulundum. Gelin şöyle şu yakın çevremizdeki çadırlar bölgesinde bir gezinti yapalım ve çevremizi biraz tanıyalım dedim.  Arkadaşlar sağ olsunlar uygun gördüler. Dolaşmaya çıktık. Zaten çadırlar arasında yollar, yani sokaklar vardı. Çadırlar ada ada kurulmuştu. Her çadır bölgesinin ya da adasının girişinde orada oturanların memleketleri ve kafile isimlerinin yazıldığı levhalar vardı.

Dolaştığımızda gördük ki, İsviçre, ABD, Almanya, Rusya, Avustralya, Kayseri 4.kafile, İstanbul 12.kafile, Malatya 1.kafile, İzmir 3.kafile vb. gibi girişlerde tabelalar vardı.

Bu yabancı devletlerden gelen Türk Hacı adaylarının bir kısmıyla tanıştık. Kısa sohbetlerde bulunduk. Onların özel şirketlerle geldiğini öğrendik.

Bu arada Sayın cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün de Hac için Arafat’ta olduğunu öğrendik. Tabii ki o kadar geniş bir alanda kendisini görmek mümkün olmadı. Böylece Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ile Hacı arkadaşı olduğumuzu anladık. Her ne kadar Arafat’ta kendisiyle görüşemezsek de buradan kendisini tebrik ediyorum.

Ayrıca diyanet işleri başkanının da Arafat’ta olduğunu ve vakfe(duruş) duasını onun yapacağını biliyorduk. 

Saat on dolaylarında, vakfe duasının Sayın Mehmet Görmez tarafından saat on dörtte(14:00) yapılacağı anons edildi.

 Bu defa bütün Hacı adayları olarak heyecanla saat on dördü beklemeye başladık. Çünkü bu vakfe duasından sonra Hacı olunacaktı.  Herkes birbiriyle tebrikleşecekti.

Bu zamana kadar Hacılar Hacı adayı olarak adlandırılıyordu. Çünkü Arafat’a çıkmadan Hacı olunmuyordu. Bu durumu sevgili peygamberimiz hadisi şerifinde şöyle ifade ediyordu. “Hac Arafat’tır”. 

Öğle vakti yaklaşmaya başladı. Arife günü öğle namazıyla ikindi namazı cem edilecekti. Yani ikindi namazı öğle namazıyla birleştirilerek öğle namazı vaktinde kılınacaktı. Buna "Cem-i takdim" deniyor. Bütün Hacı adayları namaz hazırlıklarına başladı. Öğle ezanı okundu.

Hoparlörden öğle ve ikindi namazlarının cem edileceği hatırlatıldı. Öğle namazının ilk dört sünneti kılındı. Gamet ezanı okundu. Öğle namazının farzı eda edildikten sonra gamet getirilmeden ikindi namazının farzı eda edildi.

Namazlar kılındıktan sonra diyanet işleri başkanının vakfe duasını yapacağı saat olan 14:00 cemaat halinde sabırsızlıkla beklenmeye başlandı.

Saat 14:00 da bütün Hacı adaylarının konakladığı Arafat bölgesinde, merkezi ses sistemiyle diyanet işleri başkanının vakfe duası başladı. Herkes ayağa kalktı. Dua ayakta yapılıyordu. Sayın diyanet işleri başkanı Türkiye’den de canlı verildiğini öğrendiğimiz muhteşem bir vakfe duası yaptı. Bizlerde âmin nidalarıyla duaya eşlik ettik. Yapılan bu dua sırasında gözyaşlarımız yağmur taneleri gibi dökülmeye başladı.

Diyanet işleri başkanının duası bitince herkes birbirinin Haccını tebrik etmeye başladı. Çünkü artık Hacı olmuştuk.

Bu tebrikleşme sırasında Hacılar hem birbiriyle kucaklaşıp helâlaşıyor, hem de hüngür hüngür ağlıyorlardı. Gözyaşlarımız sel olup akıyordu. O manzarayı anlatmak mümkün değildi. Ancak yaşanırdı. Bende o anı anlatmak için maalesef yeterli kelime bulamıyor sizlere aktarmakta aciz kalıyorum. O anı anlamak için ancak ve ancak orada bulunmak ve o anı yaşamak gerekiyor. Buna rağmen o atmosferi çalakalem yazdığımız şu iki dörtlükle ifade etmeye çalıştık.

 

ARAFAT’DA DURUŞ

Beyaz kefenleri giyerek çıktık Arafat dağına

Teslim olduk yaratanın sonsuz kucağına

İsrafil sanki Sur üflemiş, Nas ayağa kalkmış

Kurban olayım Arafat’daki bu vakfe duruşuna

 

Arafat duruşunda dökülür bütün günahlar

Temizlenir kirler paslar açılır beyaz sayfalar

İnanan yürekler kucaklaşarak gönülden ağlaşır

Helallik diler kadın erkek bütün Müslümanlar

Bu sırada annem ve eşimin Haclarını kutlamak için yanlarına gittim. Annemin ellerini öptüm kendisinin Haccını kutladım. Ancak o duygu yüklü atmosferde bir tarafta annem ağlıyor diğer tarafta ben ağlıyorum. Bu arada annem durmadan bize dualar ediyordu. Diyordu ki; “Oğlum Allah sizleri peygamberlerle komşu eylesin. Cennetin en yüksek makamlarına kavuştursun, bütün haklarım helal olsun…”.

Annemin bu duaları beni daha da coşturdu, ağladıkça ağlıyordum. Ancak bir süre sonra sakinleşip eşimle tebrikleşebildik.

Arafat’ta zirve yapmış bu kadar manevi yoğunlaşmayı hayatımda ilk defa yaşıyordum. Adeta ayaklarım yerden kesilmişti.  O anı insan tekrar tekrar yaşamak istiyor. 

 Bu manevi atmosferi üzerimizden uzun süre atamadık.  Ancak o akşam gün batımından sonra Arafat’tan Müzdelife’ye gidecektik. Müzdelife’den de Mina’ya yürüyecektik. Akşam oldu. Hazırlılara başladık. Müzdelife’ye kadar otobüslerle gidecektik.  Akşam namazı, yatsı namazıyla Müzdelife’de cem edilecekti. Yani birlikte kılınacaktı. Dolayısıyla zaman girmesine rağmen akşam namazını Arafat’ta kılmadık. Arafat’tan Hacılar belli bir programa göre otobüslerle yola çıkıyordu.

 

DEVAM EDECEK

( Hac Anıları -9- başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 12/30/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.