AKİF’İN MEKTUBU

Umudum var, diyenlere…

“Ay uğruna, hilal uğruna: bağımsızlık adına saçılmadık ışıltılar, penceremde parıltılar ne edeyim?”

  Bu gün de kapalı, gözleri yıldızların, kalplerse yamalı… Gene bir kalabalık, topluca aydan ayrılık… Bu gün de çıkmaz sokaklarda, çıkmazlardayız. Bu gün de görüyor gözlerimiz, hali yaman ya da tarifi akla yaban ayı. Oysa geceleyin, sokağa çıktığında, gecenin mahzun karanlığının hıçkırıklara boğuk ağlayışlarını, can verircesine haykırışlarını duyanımız; kulak verenimiz belki var, belki yok; orası meçhuldür, şüphesiz!

Acaba var mıdır yine, bir hilal uğruna nice güneşin batmasına, sonu beyhude olsa da inatla ulumalardan ötürü tedirginlik duyulmasına yüreği el vermeyen bir başka Akif daha; acaba böyle bir Akif’i bilenimiz var mıdır?

“Var mı, şimdi, var mı?” diye soruyorum şu, gözlerimin önünü çepeçevre saran, büyük bir huşu içerisinde bana kulak verenlerin huzurunda, şu kemikten yığınlara ve Akif’in, Türk gençlerini, oğlu Asım’ın gözünde bulduklarına; zamanın layıkıyla paslanmakta olan zihinlerine hükmettiklerine:

“Asım’ın nesli, Akif’in nesli, Akif’in nesli ise şu hilalin nesli değil miydi?”

  Hele, o nesil ki güneşinin parıltılarıyla bile gökte şuursuzca uçuşan martıların gözü şavkımadı. O ay ki istiklaliydi, güneşiydi, şakakları parıl parıl parıldayan, yüreğiyle yol bulanların.

 Şimdi, şakaklarında bir ışık ve omuzlarında güç bulan şu Asım’ın nesline ve Türk’ün kahraman ordusuna Akif’in diliyle sesleniyorum:

“Üzülme, sen hiç endişe ve merakta kalma! Şafak kızıllığı içinde bir alev gibi dalgalanan şu al bayrak, elbet, bu gün dalgalandığı gibi ileride de dalgalanmaya devam edecektir. Çünkü o bayrak, gözü esaret, sırtı çimen yüzü görmemiş bir pehlivan gibidir; yerinden indirilemez ve hiçbir şekilde esir edilemez.

Güneş battıktan sonra ve sabah güneş doğmadan önce, ufukta beliren her kızıllık, cephede ölüme; ancak bayrak altında sonsuz bir huzura erenlerin diriliği ve bu milletin damarlarında akan kanıdır, hayatıdır. O hayatla mutlu olmak ve bu günlerin sefasını çekmek de ancak bana ve milletime ait bir haktır ve sen, bu hakkına sahip çıkarak mesut ol, kuvvet ve kudret sahibi ol, gücünü veren ise Hak’tır, onun için onun gölgesinde ol!

Sakın, kaşlarını çatma! Ne dudakların bükülsün, ne boynun eğilsin ne de yüzün asılsın. Hadi ey nazlı hilal, sen gül, bir kerecik gülümse!

Aman Allah’ım, bu ne heybet, bu ne korku ve ululuk?

Ama şaşkınlığa ne lüzum, hak etmiştir, kazanmıştır ve Allah’a kulluk ettikçe yabancılara esir, bağlı veya çok muhtaç bulunmamıştır. Yine de sen böyle durma, bu senin duruşun olmamalı. Yoksa senin uğruna dökülen kanlar helal olmaz. Onun için böyle durma. Çünkü ancak bu helallik, Allah yolunda ilerleyen bir milletin hakkıdır.

Tarihin ilk devirlerinden bu yana esir edilmedin sen, ne batıya ne de başkasına. Sınır tanımadın, tanımadık; ama ne gurur ki sınır boyu vatanımız var.

Hiç kimse bizi esir edemez. Bunu düşünmek ancak çıldıran; aklını yitiren bir kişinin işi olur. Başka türlü olsa da çok şaşırırım zaten.

Yerimde duramıyorum, artık bir şeyler yapmak istiyorum. Batının ne kadar gücü olsa da namertçe, benim iman dolu şu yüreğim gibi vatanım, milletim var. Vatan sevgisiyle kalpleri coşan şu milletimin önünde kim durabilir ki?

Aman… Bırak, bağırsın, o kadar köpek gibi ulusun dursun. Medeniyet getireceğini iddia ettiği söylevleri ve propagandası ile doğudaki insanları, milletleri kendisine esir eden ve onları sömüren Avrupalıların yalancı, vahşi ve sahte medeniyetidir artık bu. Böyle olduğu içindir ki, bu medeniyet, artık azgın bir canavar gibi saldırıyor ortalığa. Ama sen gerekirse siper et gövdeni, bedeninle cephe al onlara. Böyle yap ki dursun bu saçma sapan ve manasız düzen ve biraz bekle, sabret, elbet bir gün sana tanınan günler gelecek ve hak ettiklerini alacaksın. Ama bu, ya yarın gibi yakın bir zamanda ya da belki de yarından da daha yakın bir zamanda olacak. Onun için, sen o günü avuçlamak için her daim tetikte ol ve bastın yerleri sadece bir toprak parçası olarak düşünme. Senin için bakmaktan çok, görmek önemlidir ve sen, toprak altında yatan şu binlerce kefensiz şehitlerini düşün, onları sakın unutma! Çünkü sen, dini, vatanı ve namusu için savaşarak ölen şu Müslüman askerlerin oğlusun, torunusun, evladısın. Onları incitecek ve üzecek bir hataya düşme sonra hepimize yazık edersin. Sana sesleniyorum: sakın, verme bu cennet güzelliğinde olan vatanını, dünyalar kadar kıymetli olanı sana vadetseler de. Hem bu cennet vatan için ne değmez ki, ne feda edilmez ki? Allah şu canı, sevgiliyi, her şeyimizi alsın; ama yalnızca şu vatandan ayrı bırakmasın bizi!

Ey Allah’ım senden isteğim, dileğim şudur ki; camilerimize, ibadetgâhlarımıza yabancıların, namertlerin eli değmesin, zarar veremesinler inancımıza. Çünkü şu ezanımızda “Eşhedü…” diye başlayan cümlelerde; yani ezandaki şehadet cümlelerinde senin birliğin ve biricik peygamberimiz Hz. Muhammed’in peygamberliği, senin elçin olduğu bildirilmektedir. Bunlar ise Müslümanlığın “temel” inançlarıdır ve bunlar zamanın sonuna, kıyamete kadar korunmalıdır. Ancak bunlar hakkıyla korunduğunda yüreğimizde bulabiliriz iman coşkunluğunu. Ancak o zaman zihnimiz boş bir şekilde sana ibadet edebilir, şükrümüzden aşkla ve içimiz rahat bir şekilde senin huzurunda alnımızı yere koyabiliriz.

Ya rab, bizi sana en yakın olanlardan eyle. Artık her silah sesini duyduğumda ve kardeşlerimin vücudunda silah yaralarının açıldığını görmek ve düşünmekten dolayı fazlasıyla üzülüyorum. Bir de bunlara anaların gözyaşları katılıp sel olunca bunlara dayanacak, sitemimi duyuracak gücü kendimde bulamıyorum. Büyük bir karanlık ve umutsuzluk içerisindeyim. Vatanımın halini gördükçe ben de gözyaşlarımı tutamıyorum. Bu dünyadaki varlığım sadece bir gölgeden ibaretmiş gibi hissediyorum. Sitemimi en iyi, kalemim ve dizelerimle dile getiriyorum; ama başkasını da yapamıyorum. Biliyorum, bir gün şu bedenim kaldırılacak sonra cesedim toprağa verilecek. Belki o zaman kıymetim bilinecek ve şu cisimsiz ruhum manevi göklerin yüce bir katına ulaşacak. Ama ben kendimi değil, bu milleti dert ediyorum. Bu milletim yaşasın, milletimin huzuru ve özgürlüğü devam etsin, daim olsun istiyorum.

 Ama ey bu vatanın kahraman ordusu ve bu bayrak altında yaşamını sürdürenler ve ey bayrak! Durum böyleyken, sakın durayım demeyin. Şafak vakti gökteki kızıllıkla can, bu vatan uğruna kan akıtmış şehitlerimizle kan buldukça hayatlarımız, sadece sen dalgalan, ey şanlı hilal! Gerisini dert etme, altında nice soluksuz neferin, belinde tam bağımsız; o altın kemerin oldukça, sen bükme dudaklarını.

Artık dökülen kanlarımızsa hepsi helal olsun, değsin artık nice şehidin kanıyla toprakları sulamamız. Nice dert, nice bela gördük, nice savaş gördük, artık değsin bu çabalarımız ve son bulsun yalpalanmalarımız.

Sen hiç merakta kalma ey şanlı bayrak! Aklından yok olmak, kaybetmek diye bir şeyi bile geçirme. Merak etme, sen ve şu hilalimiz varken, sonsuza kadar bu millete, yok olmak, diye bir şey yok!

Her şey, her yapılan ve en başta özgürlük, artık hakkıdır bu milletin, artık hak etmiştir bu bayrak altında yaşayanlar bunu. Artık her şey, Allah yolunda ilerleyen bu milletin hakkıdır.

Akif’in diliyle ancak bu kadar seslenebildim ve sonra, istiklal uğruna Akif’in elinin tersiyle ittiklerinin, yüreğiyle geri çevirdiklerinin sahte gülümseyişleri ve yapma parıltıları gözlerimin önüne geliyor. Şimdi, bir daha soruyorum, söyleyin bana:

“Ay uğruna, hilal uğruna: bağımsızlık adına saçılmadık ışıltılar, penceremde parıltılar ne edeyim?

Ah, ah, ay! Seni kara kaplı defter gibi kuytulara saklamaya çalıştılar. Geceyi aklayıp pakladılar. Ay, ay! Gine de her an, ışığınla beslenen yarınlarımızın, sana dokunabilmek için yüreğinde umudu var!

 Umudum var, umudumuz var!

KENAN TABAN

( Umudum Var Diyenlere... başlıklı yazı Kenan Taban tarafından 29.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu