YOZLAŞAN İNSAN
Dil mi yozlaştı yoksa insanlar mı
belirsiz? İnternetten, cep telefonlarından televizyondan fırsat bulup ne kitap
okuyabiliyoruz ne gazete. Öyle ya televizyondaki alt yazıları okuyup güzel olan
spikerlerin haber bültenlerini kaçırmadan dinliyoruz bununla yetinebiliyoruz!
Televizyonda hayranlıkla izlediğimiz dizi karakterlerinin kullandığı her
kelime benliğimize işledi gün geçtikçe. Anlamını bilmediğimiz milyonlarca
kelimeden cümle kurar olduk. Sonra ne biz kendimizi anlayabildik ne derdimizi
anlattığımız bizi anladı.
Zaman ilerledi, yavaş yavaş gözlerimiz kapalıyken. Ve bir sabah
uyandığımızda herkes kendine bambaşka bir dünya kurmuştu sanal çatıların
altında. Hesabındaki arkadaş sayısı binleri geçtiyse sosyal oluverdi aslında
hiç arkadaşı olmayanlar. Sokakta görse tanımayacağı kişileri sosyal
hesaplarında ‘kardeş’ diye ekleyiverdiler bir bir.
Gelgelelim günler geçtikçe yok olan naçizane dilimize. Bir dil yozlaşır da
bu kadar mı yozlaşır? Güzel bir cümle kurmaya korkar olduk ‘’Kanka, bu söz
iyiydi, linkledim’’ diyen arkadaşlar yüzünden. Gerek televizyon gerekse
internet yüzünden yozlaşmaya maruz kalan ‘dede, baba, teyze’ gibi isimler
günümüzde ‘teyzoş, dediş, babişko’ durumundadır. İşte, bu nedenden kuşak
çatışmaları artıyor ve iletişimde ağır kopukluklar yaşanmaya başlıyor. Yurtdışına
gitmek için pasaport, vize vs gerekmiyor artık kapıdan adımını sokağa doğru
attığında her yer buram buram yabancı ülke kokuyor.
Aslına bakarsanız yozlaşan dilimiz değil, insanımız. Yabancı kelimelere
ilgi duyan, onu Türkçemizle bütünleştiren, benimseyen insanımız. Medyada
kullanılan, sosyal internet sitelerinden dilimize yapışan argo ve yabancı olan
kelimeler adeta sözcük kirliliği yapıyor gelişen dünyamızda. Belki artık geç;
ama bugün bu satırların okuduktan hemen sonra Türkçemizi medyanın etkisi
altında kalmadan daha doğru bir şekilde kullanmayı deneyelim. Belki o zaman
insanlar daha mutlu olurlar.
Büşranur ERAYABAKAN