İnsan bazen bildiği ve tanıdığını sandığı bir adamı, davranışlarından ötürü, tanıyamaz hale gelebilir. İnsanın ruh hali çok değişken, insan psikolojisi bilmecedir. Bir insanı gerçekten tanıdığını söyleyen kişi, bilmediğini bilmemektedir. Gerçekte, şartlar değiştikçe insan da değişir.

İslam kültüründe bir adamı tanımak için üç yol gösterilir: Yolculuk, komşuluk, alış-veriş. Ben bunlara bir yenisini ekliyorum. Bir kişiyi “yetkili-etkili bir mevkiye getirmek”.

Doğru dürüst olmak esastır. Kimsenin durumunu tartışmıyoruz. Diyelim ki o, biziz. Hangi hal ve durumlarda dürüst olup/olmadığımız önemlidir. Kimileri “ayağa kalkamadığı için oturuyor” olabilir. Ama ayağa kalkma gücünü bulunca ne yaptığı önemlidir. Bir zamanların Adana Belediye Başkanı A. Durak diyor ki: “Dürüstlük olmak esastır, önemli olan yetkiliyken dürüst kalabilmektir.” Bu söz önemlidir ama daha da önemlisi bu sözü “yetkili” birinin söylemesidir.

Değişen adam önceki hayat tarzını acaba benimseyip içselleştirmiş miydi? Diyelim ki sakalını niçin koymuştu, niye kesti? Değerler sistemi neydi acaba? Onu bilmek gerekir. Böylece S çizerek ilerleyen adamın arkada bıraktığı iz değil; önünde çizdiği çizginin “gerçek kişiliğini ortaya koymada önemli olduğu” görülür.

Bu adam “3 Z formülüyle” kıskaca alınmışsa, kendi kendine “Ben neymişim be abi!” diyecektir. Hani “orta halli olmak” iyiydi ama “farklı olmak” daha iyi gelecektir. Bunun aşkıyla “az zamanda çok mesafe alacak; sosyal, siyasî, ekonomik ve ticarî yönlerden biri ya da bir kaçıyla ilerleyip eşik atlayacaktır.

“Az zamanda büyük işler yapmak”, kısa zamanda varlık sahibi olmak anlamına gelmektedir. On yıl önce, ucuza ev kiralamak için yardımcı olmanızı isteyen kişinin 10 yıl sonra nereye geldiğine bir bakınız. Mesela, Mahrumlar’dan Alpaslan’a…“Ben onun Cemaziye’l-evvelini bilirim” diyeceksiniz ama boşuna.  Adam, Rebiu’l-evvel ayındadır.

Eskiden resmî dairelerde, her ayın evrakı bir torbaya konur, üzerine ait olduğu ayın adı yazılırmış. Sene sonunda evrak torbaları arşive kaldırılırmış. Hicrî takvim kullanıldığından, torbaların üzerine yazılan aylar; cemaziye’l-evvel, cemaziye’l-âhir gibi hicrî aylarmış. İşte böyle bir zamanda resmi dairede çalışan memurlardan ikisi, bu torbalardan izinsiz alıp kendilerine don diktirmişler. “Cemaziye’l-evvel” yazılı kısım arkadaşına denk gelmiş. Arkadaş zamanla mesleğinde bir şekilde yükselerek yetkili-etkili bir mevkiye gelmiş; eski meslek arkadaşlarına tepeden bakmaya başlamış. Gururu kırılan arkadaşı O’na, “Ben senin cemaziye’l-evvelini bilirim” demiş.

Cemaziye’l-evvel dostlarının dostluğu kalıcı; cemaziyel-âhir dostlarınınki menfaatin bitimine bağlıdır. Yanına randevüyle varılacak veya “şut çekmesini çok iyi bilen sarışın sekreterini” aşmak imkânsız olacaktır. Ama bir gün gelecek, etrafında gorilleri dolaşan o adamın Sivas Caddesi’ni boydan boya yapayalnız geçtiğini; yanında kimse kalmadığını göreceksiniz. Belki çooook uzak biri, selam verir gibi kafasını kekecek ama bu, beden dilidir! Belki selam, belki değil; gerçeğini, kafasını keken adam bilir.

“Bu adam nerede?” demeyin. Kamuyla ilgili her yerde olabilir.

“Bu adam kim?” demeyin. Bu adam, o adamdır; sizin bildiğiniz, tanıdığınız hatta yanına uğrayıp eskisini bulamadığınız; “Gönül umduğuna küser” deyip arayı açtığınız adamdır.

Bu adam, daha önce ‘ayağa kalkamadığı için oturan’ adamdır.

Bu psikoloji, O’nun psikolojisidir.

( Onun Psikolojisi başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 7.08.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.