***…Hep Yaşayacaksın Gönül Kovuğumda…***
Bedenim
titrerken öksüz bir bebek gibi
Gel
gör bak, yüreğim nasıl da yanıyor
Bir
yara var içinde adı özlem olan, senli kanayan …
Hüzzâm
bir çığlığın zinciriyle ruhumu sıkıca saran
Bakıyorum
da sen çoktan gitmişsin bu diyardan
Ey
sevda yoksulu gezgin,
Ben
ise hayatta artık sadece bir bezgin olarak
Yudumlarken
gönül kahvesinde
Nikotinli
dudaklar arasında sıkışmış aşkı,
Kızgınlığım
bakıyor çevreye öfkeli gözlerle
Kimi
zamanda anımsayarak anıları
Avutuyor
sözde kendini, buluyor teselli…
Ama
en çokta senden esen hicranlı rüzgârlar
Okşuyor
bu teni senin yerine
aklıma
kazıyorlar sanki yokluğunu, hasretini
Göçebe
yaşanan bu sevdanın kırıntılarını
Serpiyorlar
önüme, ardıma dört bir yanıma kum gibi...
İşte
o zaman
Vakti
geçmiş bir aşkın sofrasına
Bağdaş
kuruyorum, kara yazmam ile.
Yorgun
hayallerimin mevsimi var dışarıda hüzün çiçeklerini açarak
Feryâtlar,
figânlar sessizlik davulunu çalıyorlar
Yalnızlık
ve özleme ne güzelde yakışmış
katran
karası gelinlik ve damatlık
Kırılmış
kalpler,
küskün
ümitlerde dans ediyorlar sırt sırta
ve
sonu belli finalin kapısı açık
Bekliyorum onları yemeğe
Hüzünler
de boş durmuyor bu arada
Havai
fişeklerini saça saça eşlik ediyorlar bu konvoya
Bense,
yalnız oturduğum bu sofrada
Armağan olarak sunulmuş hazin bir elemi
Kadeh
kadeh içiyorum.
Çıkmaz sokaklarda tanıştığım çaresizlik
Sırıtarak
en önde yaklaşıyor kapıya,
İrkiliyorum
birden
Yaralı
bereli bir yüreğin
en
koyu karanlıkların eşliğinde
Kan
kussa da kalemim şiirlerinde,
Hâlâ
pes etmediğini görüyorum bu sevdadan
Sen ki erişilmez kayalıklardan ince ince sızan bir nehir
Göğsümün
bağında açan eşsiz zehirli bir sarmaşık
Dilimde
kimselerin bilmediği
sonu
olmayan bir ezgi
Ve
beni ta derinlere çeken efsûnlu bir girdap…
Yeter...!
Yeter
artık….
Geçsin
bu mevsim...!
Doğsun
yeniden şafaklar penceremden sızarak
Aydınlatsın
sislerle gömülmüş bu artık hisleri
Kör
kuyulara atalım özlemi, hasreti hüznü
Topraklar
atalım üstlerine, gömelim karanlığa
Sevda
kemanından dökülen nağmeler eşliğinde
Soframızdaki
aşkı yiyelim aynı tabaktan...
Bilmeni
isterim ki sevdiğim, gönül sızım,
hep
yaşayacaksın gönül kovuğumda
sen
olsan da, olmasan da bu sofrada…
Şafaknur YALÇIN