Cehennem’i anlayamamışım  Cehennem sensizlikmiş hatıralarımın küllenmesiymiş, ümitlerimin susmasıymış. Cehennem haykırmak isteyipte haykıramamakmış ağlamak isteyipte ağlayamamakmış  . Cehennem çöl değil, kuyu , sularında yıldızlar parıldamayan kör bir kuyu sensizliğin,  senin olmadığın kör bir kuyu.... Yusuf' un bu kuyudan çıkmaya umudu vardı benim kuyum sonsuz derinlikte çıkılmayan bir kuyu eline ihtiyacım var bu kuyudan çıkmam için ver elini hayat bulayım... Çölde yıldızlar konuşur, rüzgar konuşur kuyum sessizlik ne konuşanım ne konuştuklarımı dinleyenim var…
Kuyum Narsis’in kendisini seyrettiği bir  dere , kokuşmuş bir dere,  yok olmuş bir cehenem... İnsan istiyor ki, kucağında yaşadığı dünya hep aynı kalsın, havan aynı, suyun aynı, dekorun aynı, sevdiği aynı kalsın , seveni aynı kalsın…Bu mümkün mü? Mümkün değil çünkü hayatın kanunu değişmek, hayat neden beni değiştirdi cehennem dehlizlerine neden giren benim güneşim neden kaynayan kazan hayatım neden Çin işkencesi hayallerim neden zincire vurulmuş önüme neden setler çekilmiş, sevdama  neden ipotekler konulmuş yüreğime neden çukurlar kazılmış bunca insanın olduğu bu alemde neden acılar abidesi olan benim...
Günlerim neden nehir gibi akmıyor. Nehrin serinliği var, sularında yıkanılabilir, gümüş pullu balıklar yaşar koynunda nehrin ben neden bu serinlikte cehenem ateşi içindeyim…hayata zincirliyim kollarımdan, zaaflarımdan çiviliyim Ve günler neden çehremde kamçıdan sert bir istihza. Ve günler bakışlarımda neden bir hançer…günlerim birer birer geçiyor önümden ve ben biçareyim elimden hiçbir şey gelmiyor....
Günlerim her gün benden birer parça götüren haramiler... Seni benden götüren kır haramiler beni senden uzaklaştıran kırk bin haramiler ... Neden bunca insanın yaşadığı bu kainatta haramiler beni bulup dünyamı haraba çevirdi hangi davranış beni haramilerin kucağına atacak kadar masum olabilir hangi insan hangi sevgi bir sevgiliyi bu derde düşürecek kadar duygular yaşamış olabilir ...
İç dünyam cehenem sırları dökülmüş ayna.
Ruhumun  dünyası sonsuzluğu yaşıyor...
Yazım cehenem doyurmuyor insanı, tedirgin ediyor.
Sensizlik ruhuma İsrafil’in suru gibi hayatımın uykusunu kaçırıyor.
Sensizlik Yüreğime yangınlar tutuşturan bir barut.... Neden  hakkın huzurunda var olmak istediğim beni hakkın huzuruna çıkmaya utandırıyor...Sensizim Meçhul olmuşum, sensizlik belki hiçbir zaman bakışlarımda yıldızlar pırıldamayacak bir  arsız, bir küstah, bir pasaklı bir sokak soytarısı yapacak beni kurtaracak ellerine ihtiyacım var...
Yaşadıklarımız içine gönlün, günlerin kokusunu boşalttığımız bir şişe. Ama gönlün de günlerinde ıtırı öyle uçucu ki şişe boşalıveriyor kendiliğinden ve sonra neden beni bir yanlızlık bir ölüm furyası sarıyor hangi günah üzüntüme eşdeğer hangi söylenen söz hayatımı cehenneme çevirmeye yetecek kadar ağır...
Hangi dünya hangi huzur sevdaya İsyankarlık laftasını yapıştırabilir , hangi ruh hali , ruhumu Pavlovun köpeğine çevirip beni sensiz yaşama koşullandırabilir...
Ben ancak seninle bu hayatta başkalarının oklarıyla ulaşamayacakları bir hedefe oklarımı saplayabilirim... Sensiz oklarım hedefe saplanmadan bana doğru dönen yüreğime saplanan zehir... Ben sensiz bir bedbahttım hayatım dört duvar arasında geçen her şeyden bihaber olan bir tımarhane mecnunu ver elini beni bu tımarhaneden çek... Hangi duygu beni sevdamı tımarhaneye çevirecek kadar kuvvetli olabilir hangi vazgiçiş beni bu tımarhanelik hayatta mahpus edecek kadar anlamlı olabilir ki... Gel bu fani dünyada sevdamızı ayaklar altına almadan beni kurtar el ver... Ben artık bu kalabalıktan herhangi birisiyim. Tezatlar içinde bocalayan ne istediğini bilmeyen çaresiz veya bedbaht biriyim....
Çok tanıdığım vardı  tek sevdiğim vardı hangi inanç beni bu tekten mahrum edecek kadar insafsız olabilir ... 
Ben sensiz işkencelerdeyim İşkence tekerrür ettikçe işkence olmaktan çıkar .... Ben sensiz Ciğerlerini  akbabaların kemirdiği bir leşim... Sen varsan ben hedefime doğru yol alan bir okum, sen yoksan ben o okla kalbimden vurulan bir yokkum...  Benim mutluluğum sensin sen daima bir fethin, bir zaferin, bir galibiyetin belirtisisin...
İnsan ya kafasıyla, ya gönlüyle, ya etiyle yaşar. Ben sensiz ne kafamla ne etimle ne de gönlümle yaşıyorum ben yaşıyorsam sadece ama sadece hayalimde senle yaşıyorum... Sensiz ne mazide yaşıyorum ne de istikbalde yaşıyorum . Mazi lağım, istikbal uçurum. Kafam önüme atılan kemikleri yalamaya mahkum bir sokak iti. Beni bu duygulardan çek kurtar ... Bir düşünür elinde olmayan şeylere üzülme diyor. Ama sen elim ol ben bir ömür üzüleyim 
Sensiz kafamın boşaldığını duyuyorum. Dünya irreel geliyor bana. Hayatın akışı öylesine yavaşlıyor ki zamanın dışındaymışım gibi, ölmüşüm gibi bir intiba uyanıyor içimde beni bu duygulardan bu bunalımdan çek al inan hiçbir duygu hiçbir ruh hali beni bu kadar çökertmeye değmez...
Herkes gibi yaşamak. Tramvay biletçisi gibi, bahçıvan gibi, köpek gibi. Şuurun uykuda. Ve kalabalığa yaslanarak dev bir vücudun herhangi bir hücresi gibi yaşamak. Gelip Beni kurtarmanı istiyorum.Seni kurtarmak istiyorum . Ne olur kirli bir elbise gibi sıyrıl peşin hükümlerinden, kendine ve bana acı... Ben sana bağlıyım bu bağlanmak ihtiyacı tedavisiz bir sıtma nöbeti gibi benliğimi sardı beni anla el ver.
Sevgili sevdiğinin haysiyetini kırmamalı . Kırıyorsa sevgi değil yumruktur ölümcül ölüme götüren yumruktur... İnsanın haysiyeti sevdiğiyledir sevdasıyladır..
Sevdada zafer sabırdır duadır ... Üzülmek Üzmek sevdayı zenginleştirmektir. Sevgi bilmediğimizi öğrenmek  ve en hakikati birlikte aramaktır birlikte hakikati hakkı bulmaktır... Bakışlarını iç dünyasına çeviren insan, şuurun mağarasında kendi gölgesiyle karşılaşır hangi ruh alemi bizim bu kadar acı çekmemize değer ... Sevdada ebediyete giden yol sabırdan geçer . Hayırlı bir durak sabır ...
Sevdalar vardır, korkunç bir yer sarsıntısı gibi kıtaları birbirinden ayırır. Kıtaları yani gönülleri. Uçurumlara köprü atan sevdalar vardır... Benim sevdam kıtaları birbirine bağlar uçurumlara köprü atar... Hangi duygu benim köprüme dinamit atacak dünyamı yerle bir edecek kadar kuvvetli olabilir gel kurtar el ver tarumar etme hayatımızı…
Gel kurtar beni bu sensizlikten ölümden beter bu sensizlik ... Ben sensiz garip bir oyuncağım... Kendime ve çevreme ait hiçbir şey bilmeyen bir beşerim ...Bir nevi ıstırap makinası. İplerimi başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robotum. Neye sevinirim bilinmez. Sınırsız olan yalnız hayallerim ve acı kabiliyetim. Etten bir kafesim ve acz içinde çırpınan bir ruhum. Vücudum araba akılım arabacı. Ama gözleri bağlı bu arabacının. Arabaya hükmeden başkaları .. Ben sensiz tek parçayım eksikim ... Gel Parça bütüne kavuşsun ki, hasret dinsin eksiklik tamamlansın... Uzat elini sevda gurur tanımaz uzat elini uçuruma açıya terk etme beni inan hiçbir duygu hiçbir ruh hali bu kadar üzülmeme üzülmene değmez kaderimiz bize bir yol çizecekse yaşayarak çizsin göstersin... Gel ben senle inançlıyım beni inancıma kavuştur gel ben senle imanlıyım kalbimi imana aç karartma dünyaya insanlara olan inancımı yerlere serme gel ben senle varım beni sensiz yokluğa sonsuzluğa terk etme ver elini uzat elini sevdama baharlar getir ...

( Ver Elini Uçurumlara Köprü Atalım başlıklı yazı H.GÜNDOĞAN tarafından 10.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu