"Günaydın" dedi o servi boylu, kalem kaşlı, ok kirpikli, gül
yanaklı, inci dişli, ipek saçlı sevgili bir gün bana.
Sandım
ki cennetteyim. Ve irem bağında kevser
suyu içiyorum, Tuba ağacının altında hurilerle muhabbet ediyorum.
Oysa
yâr konuştu benimle!
Günüm
aydın oldu o an, cana sihir değdi onun günaydınıyla.
Fark
etmedi gözlerimde doğan güneşi, kalbimde açan çiçeği koklayamadı, beynimde
saçan ışığı göremedi, elimde saklı duran titremeyi, sol yanımdaki heyecanı...
Bir
günaydın bunu yapıyorsa bende, gerisini düşünemiyorum bile.
Onun
sesi bile beni benden almaya yeter.
Daha
değil dokunması bana, adımı söylemesi, beni düşünmesi...
Masal
diyarında bile bu denli güzellik yoktur.
Bu
kadar mutluluk...
Bir
gün bende ona şunları fısıldadım saba rüzgarıyla.
"sana uyanmak
işte budur mutluluk
gerisi yalan yaşamak" kızcağız bu güzel isteğe gülümseyerek cevap verdi.
O
gülünce sandım ki güneş doğdu, çiçek açtı, ez cümle bahar geldi.
Sevgiliye
uyanmak kadar güzel şey mi var bu dünyada? Ey sevgili, cennete uyanmaktır senin
kollarında, güllükte olmaktır, günlüklerimi aşkınla doldurmaktır, küllükleri
boş bırakmaktır.
Güzelliklerin
en toplamı olan sevgili, harikalığın en tepesi, zirvesi, muhteşemliğin zirvesi,
daha ötesi yok senin, dahası...
Bütün
aydınlıklarımın kaynağı, içimin sıcaklığı, ömrümün ışığı, alnımın teri, gözümün
feri hep ve tek sensin sevgili.
Sen
yaşamsın, seni yaşamak da kaderim!
"İyi akşamlar" dedi bana endamı, bakışı, can yakışı, laf çakışı güzel olan
sevgili.
Sandım
ki ay bahçede gezintiye çıkmış. Bu ne aydınlık, bu ne parlaklık, Rabbim kem
gözlerden korusun. Akşamım sabah oldu o an. Bir aydınlık sardı içimi. tatlı bir
nağme ruhumu kapladı boydan boya, ılık bir nefes yalayıp geçti canımı içten
içe. Kendimden geçtim. Sırat murat oldu sanki!
Bir
iyi akşamlar dileği bunu yapıyorsa bende gerisini akledemiyorum.
Elim
ayağım içe içe girer, sözümün başı sonu yer değiştirir.
Ömrüm
dolanır ömrüne onun.
Usulca
şunu fısıldadım semaya.
Gidip
yâri bulacağını nereden bilebilirdim ki!
"sana uyumak
işte budur huzur
sensizlik dipsiz çukur" kızcağız bu güzel sözleri duydukça sermest oluyor, kendinden
geçiyor, başka iklimlere pupa yelken açıyordu.
Sana
uyumak ne kadar da tatlı bir şey olsa gerek diye hayal ediyordu. Ona sarılmak,
ona yaslanmak ona bakmak, ömrün can fitilini yakmak, aşk mumunu, kalp
ocağını...En tatlı rüyaları gerçek kılmak, hayali yaşanılır hale getirmek...
Bütün
karanlıklar toplanıp gelse, ziftten daha zift katrandan daha katran olsa da
senin yanında uyumanın aydınlığını kapatamaz asla!
Bütün
gecelerimin ateşböceği, umutlarımın sac ayağı, ömrümün bana yapılmış en güzel
kıyağı hep ve tek sensin sevgili.
Aydınlığımda
ve karanlığımda bana ışık olan sevgili!
Sen
güneş misin bana?
Sen
eş misin canıma?
Aşmışsın
senliği, yele vermişsin benliği...
Savunmuşsun
yürekteki tekliği, almışsın birliği...
Sensiz
olamam daha, yalnız kalamam, tek duramam.
Elin
elimde olsa gerek, gözün gözümde, ruhun ruhumda!
Sensizliğe
dayanamam gayri, ölürüm de sensin bir saniye bile nefes alamam artık.
Sana
açılan göz sensizliğe uyuyamaz.
Sana
kapanan göz sensizliğe uyanamaz.
Senin
dışında her şey çok ama çok az.
Çoğum
ol; varım yoğum...
Çoğulum
ol; işim gücüm...
Ben
hasretinle yoğruluyorum, seninle yoğunum.
Dokuz
boğum canım sana fedadır.
Seninle
varım sensiz yokum.
Bu
da sana aşk üzre son ifademdir.