aşkın sırrına  sefasına talip olanlar değil cefasına amin diyenler erer.




Apansız fethetti muhkem kalemi

Tarifin tasvirin ardı bu sevdâ
Susturdu lisânı kırdı kalemi
İffetti namûsdu ardı bu sevdâ

Dünyevi hevesler aşılmaz dağdı
Rahmet bulutundan lütufla yağdı
Bir gün batımında sadrıma ağdı
Nefisten alınan sârdı bu sevdâ
Mihneti nimetle sardı bu sevdâ

Dünya dediğimiz köhne meyhâne
Eylerken kendine deli divane
Lütuf-kâr’m kıldı şem’e pervâne
Keremi kül eden hârdı bu sevdâ
Ehl-i kal olana hardı bu sevdâ

Ömür takviminde eksilirken gün
Gözlere yaş dolar gönüle hüzün
Meçhule yürürken gamlı ve üzgün
Susuz sahralarda pardı bu sevdâ
Mevsim-i şitâda pardı bu sevdâ

Beden demlenirken bir damla suda
Ecel göz kırpmadan bekler pusuda
Çile hazzdır derdi ile mesûda
Kâhi ateş kâhi dardı bu sevdâ
Bîkese garibe dârdı bu sevdâ

Sönmedikçe kalbde ümid ışığı
Ayaz vurmaz ateş yakmaz âşığı
Yılların bahşidir ten kırışığı
Dil-i a’mâya târdı bu sevdâ
Sıdk ile çalınan tardı bu sevdâ

İç çeken sîneye bin ok saplanır
Her geçen saniye gün hesaplanır
Cemâl-i yâr ile âlem kaplanır
Noksânı setreden zardı bu sevdâ
Ağıttı figandı zârdı bu sevdâ

Gurbet içre gurbet hasretim sıla
Eşk-i çeşmim akar vermez fâsıla
Birgün rücû eder herşey asıla
Gülistan saklayan nârdı bu sevdâ
Sabır ağacında nardı bu sevdâ

Ârifler hikmetle eyler temâşâ
Sadakat burcunda yer yok telâşa
Adım yazılmasın bir kara taşa
Mestâne olduğum şârdı bu sevdâ
Gedâ-ı miskine şardı bu sevdâ

Gayrı dar geliyor bu koca şehir
Visâli ukbâya olsa da tehir
Vuslat gelinine biçilmez mehir
Muhabbet bağında bârdı bu sevdâ
Düğündü halaydı bardı bu sevdâ

Söküp çadırları göçümü derdim
Ne varsa heybemde yağmaya verdim
Gönül dergâhına yokluğu serdim
Meç vurup göğsümü yardı bu sevdâ
Zahiri nazarda yardı bu sevdâ


Gün akşam oluyor vakit ikindi
Velvelem ağıtım sükûta sindi
Sîmâsız bir resim derûne indi
Vehimler yurdunda kârdı bu sevdâ
Zehiri bal ile kardı bu sevdâ

El uzattı himmet denen kuleden
Sultanlıktan öte canı kul eden
Günahiyi geçmez akçe pul eden
Ezeli ervâhta vardı bu sevdâ
Menzili a’lâya vardı bu sevdâ


Ahmet İslamoğlu


ar:utanma,mahcubiyet,hayâ
ar:ardı:ötesi
bâr:yük,ağırlık,meyva 
bar:Anadolu'nun doğu ve kuzey bölgesinde, en çok Artvin ve Erzurum yörelerinde el ele tutuşularak oynanan, ağır ritimli bir halk oyunu: 
par:çeşme
par:gül bahçesi
par:alev
şâr:-şehir, belde, kent
şar:ödül
şar:gönül
dar:-Darağacı
dar:ev,yer,mekan,konak
zâr:inleme,ağlama â
zar:. İnce perde veya örtü.
târ:karanlık
tar: Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü.
var:mevcut
var:vardı:ulaştı,kavuştu
nar: sarı sert bir kabukla örtülü, içinde çok sayıda kırmızımtırak, sulu taneler bulunduran yuvarlak yemişi.
nâr:ateş
har: Hor, hakir, âdi. Aşağı.
hâr:kor,ateş
sâr: İntikam, öç.
sar:sardı:sarmaladı,kapladı
kâr:Fayda, menfaat. -Bir işten, alış-verişten, bir faaliyetten elde edilen kazanç. 
kar:kardı:karıştırdı,yoğurdu
yar:yardı:dildi parçaladı
yar:uçurum


( .bû-yi Sevda başlıklı yazı günahii tarafından 9.01.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.