ufuksuz sularda seyreden bir gemiye
Işık çekişleri dövdü ruhumu
belli belirsiz alaca karanlıkta.
Yaladı yangın kuleleri
aşktan alacaklı defterimi Zamana dost sabahın seherine
Sığındı göğsüme yaralı bir kuş gibi anılar.
Çarplazlıyarak kollarımı altını çizdim yankıların
gökleri doldurdum sevdiğimin gözlerine Dolunayı da alarak koynumuza
çay demledik Tuzla akşamlarında.
Çelişkiler arası uzaklık kıpırdasa da
duraksız korkularımızda...
Cesaretini göğsüne takarak geçti rüzgar
ince entarisi ile haziran sıcağından...
okundu yüreklerin nabzı
Soluduğum iklimde asılı kaldı pusulam.
Bir ağ gerildi başlangıç ve sonsuz arasına
Özetledi hatıra defterim seni
akşam üstü yorgunluğunu yansıttı fotoğraflar...
Boyanmadan günler bir direniş şiirinde yalana kalkarken dudaklarımızdan dakika başı gülücük. Hayallerimin sedefli kapısında
uyandırmadan gözleri çapaklı sözleri Haykırsın kalbimizin sirenleri
doğmamış mevsimlerden bizde kalacak güneşi
Gül ülkesinde sessizce çalsın senli şarkılar
Damlasın dudaklarımızdan ismimizi taşıyan harfler
sonbahar gibi ilkbahar fışkırsın kaldırım taşlarından....
Sustukça fısıldayalım konuşamadıklarımızı
dans edelim bir şiirde yaşamı kandırarak. Yüreğime su taşıyan sesini çalmasın sensizlik...
Tırnak içine alıp yaşadık derken
Yüreklerin serasında her mevsim
yetişmedi mi sevda çiçekleri Tüm yolları yürümedik mi
kendimize dönmek için elvedalarda...
Acının oyduğu çizgilerde
kara bir uçurum gibi çekmedik mi içimizi...
Veda bandıralı gemi denklerini toplamadan
Vaktiyle söylenmiş selam gibi
gömülürsek eğer bir gün yan yana
Zamanın dibinden olağanüstü bir sessizlik yeşermeden
koysunlar anılarımızı yanı başımıza
kandiller yanarken dualarda...
Verilmiş sözlerle yüklü değil midir toprak ana da...
Ferda Özsoy