Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-36
...
“Neden korkayım ki?”
“Ne bileyim, insan
bilmediklerine karşı daima önyargılı bir tavır takınır da…”
“Elbette her ülkenin,
hatta ülke içinde farklı toplulukların bile kendilerine has kültür ve ananeleri
vardır. Bunları doğal görmek gerekir. İnsanların kültürlerinin beslendiği olumlu
veya olumsuz birçok kaynak vardır. Japonya’nın inanç kültürü farklı da olsa,
yaşam biçimi biraz bize de benzer. Onun için çok zorluk çekmiyorum.”
Olur ya! Kader yazarda
hiç beklemediği bir anda kızının gönlünü kaptırıp damat makamına yükselebilecek
olan genç adamın, gelecekle alakalı düşünce ve planlarını da sorgulayarak duygularının
emin ve rahat olmasını istiyordu. Zor günler için gönül çıkınında sakladığı,
umut ve direnç dalgalarını yitirmek istemiyordu.
Hitomi Hanım; “Doktorayı
bitirdiğiniz de, Japonya’da kalmayı mı, gitmeyi mi düşünürsünüz?” diye sormakla,
diğer yandan yanı başında oturup genç adamı dinleyen kızının da bilgilenmesini
ve bilinçlenmesini istiyordu. Genç Adamda bir mıknatısın çektiği gibi çok
farklı bir çekim gücünün varlığını hissediyordu.
Dr. Safa “Şimdilik
gitmek gibi bir düşüncem yok… Japonya’da kalmak ve yaşamak istiyorum. Mesleğimi
burada icra etmek isterim… Ama kaderin yazgısı ne olur, onu da bilemiyorum.”
Hitomi Hanım meraklı
gözlerle Genç Adama bakarak sözlerini sürdürüyordu. “Japonya’da yaşamak o kadar
kolay değil… Hatta birçok Japon, Japonya’dan çıkıp gitmek için çaba sarf
ederken, sizin kalma gibi düşünceniz ilginç doğrusu… Ayrıca ülkeniz ve aileniz sizin yetişmeniz
için çok büyük bir emek ve çaba gösterdiler. Orada hizmet etmeniz gerekmez mi?”
diyerek onun gelecekteki düşüncelerini öğrenmeye çalışıyordu. Ama aldığı
cevaplar aklının kanaat dudaklarının ucunda biraz da sevinmeye varan bir
memnuniyetin ifadesi olup çıkıyordu.
Dr. Safa “Elbette, ben
de kendi ülkemde, kendi aile ve akrabalarıma yakın olmak isterim. Ama hiçbir
zaman bu dünyanın sonu değildir. Elbette, doğal olan budur, olması gereken de…
Ama yurtdışında okuyup da dönmeyen o kadar çok insan var ki! Yabancı ülkede
kalanların kendilerine göre birçok sebebi olabilir. Bu orada daha rahat bir
yaşam bulduğu, birini sevip kalmayı tercih ettiği, daha çok kariyer ve ilerleme
isteği gibi birçok sebebi olabiliyor,” dedi ve sözlerine devam etti.
Genç Adam; “Japonya’da
yaşam çok pahalı da olsa, neticede çok şey değişmiyor. Geliri de yüksek… Ben
özellikle para pul sevdalısı biri değilim… Onun için yaşamın çok pahalı olması
beni korkutmuyor… Onu birazda mal mülk biriktirme peşinde koşanlar düşünsün…”
diyerek bir çocuk saflığı içinde bakıyordu geleceğe…
Umutsuzluğun asla çıkar
bir yol olmadığını, hatta çekilen elem ve sıkıntıların yüreklerini güçlendirip
çelikleştirdiğini biliyordu. Her şeye rağmen hayatta olmanın, inandığı
değerlere tutunmanın doyumsuz hazzını yaşıyordu.
Genç Adam; “Akşam
karnımızı bir salata ile doyurduk. Neyimiz eksildi? Birçok yemek gibi kızarmış,
aşırı yağlı ve içerisinde ne olduğunu bilmediğimiz bir yığın sanayi mamulünün
karışımlarıyla elde edilmiş, çok farklı şeylerde yiyebilirdik. Kendimize bir
iyilik yaptık ve yemedik. Şimdi midemiz ve vücudumuz daha rahat değil mi?
Elbette daha rahat…”
Hitomi Hanım “Kendinize
güveniniz çok fazla… Çok cesursunuz… Size gıpta ile bakıyorum… Dilerim ki,
düşünceleriniz sizi yanıltmaz…” diyerek ona, olmasını arzuladığı halde, olmayan
oğlunu sever gibi baktı.
Saat bir hayli
ilerlemişti. Hitomi Hanım “Gecenin de hakkını verelim değil mi? Saat ‘yatma
zamanı’ diyor… Ben yatakları hazırlarken, kızım sen bulaşıkları hallediver. Doktor
bey siz de duşa geçebilirsiniz. Kirlilerinizi banyoda bırakırsanız, onları
çamaşır makinesine atarım.” dedi.
Herkes dağılırken; Hitomi
Hanım “Doktor oğlum, sabahleyin bir kalkma saatiniz var mı?” diye sordu. Dr. Safa “Ben erken kalkarım.
Sabah erken yürüyüşe çıkacağım, dönüşümü size göre ayarlayabilirim…” dedi.
Mutfakta olan Yumi
“Yarın okulum yok… Doktor bey yürüyüşünüze ben de katılabilir miyim? Size hem
rehberlik yapardım…”
Dr. Safa “Neden olmasın,
elbette katılabilirsiniz… Saat 05,30’da çıkmak üzere hazır olunuz,” dedi.
Evinde kaldığı Hitomi Hanımın yetişkin öğretmen kızını, yürüyüşe davet etmemek
gibi bir nezaketsizliği gösteremezdi. Yalnız yürümenin zorluklarını biliyordu.
Bir yol arkadaşın olduğuna geçen zamanın farkına bile varamıyordu insan…
“Yumi, Ayumi’nin ikizi olabilir miydi?” diye kendi
kendine soruyor, yine kendi içindeki ses cevap veriyordu. “Evet, Ayumi ile Yumi
ikiz kardeş olabilirler. Çünkü o kadar çok birbirilerine benziyorlar ki… Birbirinden
ayırma imkânı yok gibi bir şeydi. Yumi
de Ayumi’nin davranışlarının bir benzerini sergiliyordu.
...
Devamı Var
...
Ant-150515