Geçenlerde aklıma takılan bu soruyu çalışma hayatına yeni başlamış üniversitede tanıştığım bir arkadaşıma sordum. O da “Yav kardeşim dur hele dün bir bugün iki bu soruya cevap verebilmem için biraz zamana ihtiyacım var. Bu süre zarfında kazandığım tecrübelerle daha sağlıklı cevap verebilirim. Sen şimdi bırak bunları da neler yapıyorsun onu anlat hele…” arkadaşım haklıydı uzun yıllar çalışmış iş hayatı hakkında iyi bir deneyimi olan birisi ancak bu sorunun cevabını verebilirdi. Neyse aklımdaki bu sorudan sıyrılıp arkadaşımla üç beş kelam sohbet edip üniversite yıllarımızı yâd ettik. O akşam eve geldiğimde tüm günün yorgunluğunu bir kenara atıp internetten iş ilanlarına bakmaya başladım. İlanların neredeyse hepsi tecrübeli, askerliğini yapmış, kalifiyeli, dil bilgisi iyi olan, ikna kabiliyeti olan... İstenilen bu özellikleri okurken kendi kendime gülmeye başladım. Acaba bu özelliklerin tamamı bir kişide olması mümkün müydü? O an aklıma Mevlana’nın “Hatasız kul olmaz” sözü geldi. Herkesin bir hatası bir kusuru vardır elbet ya da kim bilir beklide istenilen özellikte dört dörtlük birileri vardır. Ama asıl önemli olan bu istenilen özelliklere ben uygun muyum? Kendimi bir anlığına da olsa muhasebe etmeye başladım. Acaba ben işveren olsaydım kendimi kendi işime alır mıydım? Biraz düşündükten sonra kendi işim için kendimi yetersiz buldum. O nasıl oluyor demeyin sakın çünkü bende tam olarak çözemedim galiba zihnimin bir oyunuydu düşündüklerim. Ama yinede çok acayip moralim bozuldu. Kendimi birazcık da olsun teselli etmek için iş bulamayan diğer arkadaşlarımı düşündüm ama bu düşünce moralimi daha çok bozdu. Başkalarının başarısızlığından mutlu olmak teselli aramak bana göre değildi. Bu saçma sapan düşünce acaba karakterimin işsizlik yüzünden değiştiğini mi gösteriyordu? Sorular sorular hiç bitmek tükenmek bilmeyen sorular zihnimin bir köşesini kemirip duruyorlar. Bazen çok fazla düşündüğümü düşünüyorum tabi bunu düşünürken de yine düşünmüş oluyorum. Çok fazla düşünmemeye çalışıyorum ama bunu başardığımı söyleyemem düşünmek bana göre nefes almak gibi bir şey nasıl nefes almadan yaşayamıyorsak düşünmeden de yaşayamıyoruz. Aslında önemli olanda bu ‘DÜŞÜNMEK’ İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir düşünmek. Aklımdan bu düşünceler geçerken kendime göre bir iş ilanı buldum. Ünlü bir alışveriş mağazasında kasiyer alınacakmış. Bu tam bana göre bir işti yoğun çalışma temposu, esnek çalışma saatleri, hafta sonu tatili yok denecek kadar az... Bu sayede çok fazla düşünmeyip daha çok işimle ilgilenir kafamı bir süreliğine de olsa dağıta bilirdim. Hemen kararımı verdim yarın sabah erkenden kalkıp ilandaki adrese gidecektim. İlan sayesinde günü mutlu bir şekilde tamamlayacaktım. Bu mutlulukla birlikte yaklaşık bir haftadır okuyup da bitiremediğim 307 sayfalık favori yazarlarımdan Jules Verne’nin kitabı olan Madenin Esrarı’nı artık bitire bilirdim. Kitaptan az çok bahsetmem gerekirse İngiltere deki bir kömür madeni ocağında olan garip ve bir o kadar sır dolu olayları anlatmakta eğer macera ve gizemi seviyorsanız tam size göre bir eser okumanızı tavsiye ederim. Neyse biz konumuza dönecek olursak yazının başlığında sorduğum “Her zaman aynı tempoda çalışmak mümkün müdür?” sorusunun cevabı aslında okumuş olduğunuz bu yazıda saklı. Eee her zaman gizemli ve sır dolu yazıları Jules Verne yazacak değil herhalde biraz da biz yazalım dimi.

( Her Zaman Aynı Tempoda Çalışmak Mümkün Müdür? başlıklı yazı Nizameddin tarafından 9.01.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.