bir şarkı

bir şiir

ve hayatının baharında lösemiden ölen bir genç kız

_______________________

 




                                              ('resimlerimize bakıyorum da

                                               yüzün renksiz, nasılda yorulmuşsun,

                                              acı dolu gözlerin, çağrıyı bekleyen gökyüzünde iki bulut gibi

                                              gitmek için ne de acele ettin ') 

 

 

 

 

 

çığlıklar kopuyor kalbimin en suskun yerinden

o baki tahtından duyabiliyor musun sesimi Eleni

 

gözyaşlarımın suladığı taze fidanım

ruhumda açan gönlümde tomurcuklanan nazenin çiçeğim

kalbimde sonsuzluğa kadar parlayacak incim

sen ey dualarımın sebebi gittin ya koyup beni bir başıma;

denizler denizlere koştu, dağlardan dağlara rüzgârlar uçtu

bütün yangınların bütün külleri bana savruldu;

sağanak sağanak yağdım yitikliğin çölüne

sensizliğin çöllerinden geçiyorum

çığlığını büyütüyorum yüreğimde sessizliğinin

 

  

 

 

                                                ('o öğleden sonralarını hatırlıyorum da    

                                               çıt çıkarmadan otururdun yanımda,

                                               sadece bana bakıp gülümserdin ')

                                             




gülüşün güneşin yüzünü güldürürdü

şimdi son bakışının vedası yıldırımlar düşürdü göğsüme

ışıklara mir'at oldu adın Eleni

 

 

 

 

bu yaz da ektiğin çiçeklerin, hüzünle açacak kapımızın önünde

içlerinden kan kırmızısı bir gülü koparıp

duvara asılı resminde savrulan saçlarına taktım Eleni

 

 

 

 

kim bilir, nasıldır gecelerin toprağın koynunda

geceler soğuk, geceler karanlık

nasıl figan eyler mezar taşın

bir vakit bedenin doğrulmak istese de kabre mührün vurulmuştur artık

tebessüm buyuran al gonca da olsa yaşın ah Eleni

 

 

 

 

acılarımın canı yanıyor bir an unutunca adını

gelişin bir taze bahardı

gidişin hüzünlü bir sonbahar;

şimdi baharların hasreti adın

yitikliğin şarkısı başka nasıl söylenir Eleni

başıboş bir buluttan sarkan iplikler düşleyip

sallanmak istediğimiz salıncakların boş sallandığı sıcak yaz günleri      

rüzgârın hüzünlü bir fonla adını fısıldayışı acıtırken yüreğimi

 

 

 

 

sokak lambalarına yediriyorum hıçkırıklarımı

akşamları yalnızlığıma soruyorum, nafile

sesin gelmiyor Eleni,

artık güneş de ısıtmıyor, gülüşler dolaşmıyor yüzümde

ne zaman aynada aksine dalsam

boğazım düğümleniyor, konuşamıyorum

 

 

 

 

her yerde sana ait bir şeyler var Eleni

masanda, çekmecelerinde, kitaplık raflarının arasında

kesilmiş saçlar, notlar, fotoğraflar;

yanaklarında dört mevsim badem çiçekleri

yatağında, balkonda, giysi dolaplarında

terliklerin, hiç giymediğin pijamaların

mutfakta mavi çiçekli porselen bardağın

hepsini kaldırdım kalbimin derinliklerine

ortalıkta kalırsa sanki onlar da ağlayacak

 

 

 

 

benden kalan ne varsa bakışlarına

hasrete bürünmüş, bilirim öylece yatar içinde

sessiz ağıtları, elemleri katarsın ya özlemlerine,

ben de işte öyleyim buralarda Eleni

 

sevgiler ölmez derdin;

ben yaşıyor muyum şimdi Eleni...









M. Cân Gündede










( Eleni... başlıklı yazı M. GÜNDEDE tarafından 30.01.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu