Düşkün bir imgeye
takıldı kanatlarım:
Tedarikliydim öncesinde
ve yoldum birer birer.
Tülden yumuk serkeş
gölgeler,
Devrik hüzünlerin
balyozuna boyun eğen
Günlük lanetler.
Zılgıt yemiş bir
çocuğun mazlum tınısına
Yığdığı anlık
üzünçlerden ibaretim belki de:
Kırık notaların kırık
gamına gizlediğim
Nasıl da esef yüklüyüm
gecenin indinde,
Hazneme yığdığım en
mahrem gölgeye
İbadet eden şeytanın
şerrine lanet,
Dercesine.
Kınında yüreğim,
alabildiğine tedirgin
Bir günceyim;
Sayfa sayfa gezdiğim,
Sığıntı bir şarkının
nakaratına takılı aklım,
Tahakküme yenik giden
gençlik günlerim:
Arafta sarhoş bir
düşten ibaretim kimine göre,
Ilgıt ılgıt esen bir rüzgârı
siper edip,
Ardından sürüklendiğim
en hazin mazi,
Gömdüğüm ne çok
maruzat,
Akıp giden yasları bir
kez rahmet bellemişim.
Tasarrufunda sevginin
koca evren,
Yine de tozuttuğum o
bakir ve çocuk düşlerim:
Hani olur da uçarım bir
kuşun kanadında
Nereye konacağını
bilmeden pür-telaş,
En sakil yüreğe
sığınmakla mükellefim alabildiğine,
Yaradan’ın nezdinde
vereceğim tüm beyanat
Ve gönle yığdığım onca
hatırattan çıkıp da yola,
Yeniden başa dönmek her
gün bitiminde.
Savruk aksanı gecenin,
Aşk tufanı şu hüzünlü
imgelerin,
Kırptığı yıldızlar
şairin imlerken ismimi,
Kırık bir gülün en
masum sevdası,
Düşmüşken bir kez dillere
Kol kanat geren o
bülbülü yâd ettiğim.