Nasiplendiğim töhmetin
deviniminde raks eden
Ela bir sancı/sın:
Susmaların ertesinde,
Mihrabımın bir adım
ötesinde…
Sevmelere muktedir olsa
da evren,
Endamı büklüm büklüm
bir alev
Ve kardan erimeye mahkûm
bir tahakküm olmasam da
Sıcaklığının tınısına dokunsam.
Tüm surelerden azat
ettim edeli sevdayı;
Kalanlardan yudumlamak
adına başını bağladığım ne varsa;
Hacminden çok çok öte
bir sancı peyda olan
Şu minnacık yürekte.
Demini almış ne çok
yangın;
Sureti kayıp aşklar
iken müdahil kâhyası keyfimin,
Desem keşke:
Demelerle nasıl da
külfet oysa şu aciz benliğe;
İkramı kâh ömrün kâh
ölümün,
Zafiyeti dolunayın
tekelinde biteviye hüzün:
Al işte, bir eylül daha
nasiplendi melankolinin hidayetine vakıf
Olmakla bulduğum ömrün
sonlanmaz kaçıncı cezası.
İdamesi akla zarar ey
densiz,
Seçkilere ektiğim
sınırsız terennümü külfet bilmişim madem:
Sırnaşık aczi yetin
yıkılmaz efkârı.
Tümden geldimse de
eremedim ikametgâhına
Meşru sevinçlerin;
Damlarken ırmağında,
Çağlamakla ölmek arası
engin bir ritm:
Bir ve bir tane daha mı
tecelli eden,
Sonlanmaya emsalsiz
gölgelere geçirdiğim kılıf mı yoksa
Tek bildiğim erdem?
Hüzün karası,
Süzmelere çalıp
çırptığım yürek istilası:
Sızan servetin
endamında yitik bir düş ertesi belki de
Ve inkılâbına yenik
düşmekle ölüme eş değer
En acı dil yarası.
Kıran kırana olmalı
oysa aşk,
Ermeli de başı göğe:
Hem demez mi nicesi:
Benden gayrısın sevinin
pelesenk olduğu yangın,
Sürç-ü lisan etmekle
itham edildiğim metruk bir yergi.
Tınlayan hazan dım
tıslak kalmaya doyamazken,
Yetmedi; başımı eğmediğim
bodur kaleler.
Sindim sineli sinmez
bilirim kelam,
Sevmeyi öğrendiğim ilk
gün ise daha dün gibi başucumda;
Çaldığım her ıslıkta
saklı tuttuğum kefareti yorgun benliğin,
Süzme aşklara
sığınmakla bulsam da teselliyi,
Kırıp kıracağım kim
bilir hangi kâfir zincir?