Mevzu derin, mirim:
Köhne bir acıyı evlat
edindim edineli
Makberimi de belledim
Yine de tehir ettim
şimdilik ölümü.
Acilen bildirip
maruzatımı çekileceğim köşeme,
Lakin…
Sızısından muzdaripim
akmayan gözyaşımın,
Pervasızlığın
deviniminde boynu bükük bir güfteyim işin aslı:
Hayli bedbin bir
goncaydım lakin bir zamanlar:
Açtım ve soldum güneş
doğmadan az önce.
Kokan saf yanımdı,
Kokmayan ise mühürlendi
eşrafımca
Ve haczedildim tam da
ömrün ortasında.
Demem o ki, mirim:
Adımı da unuttum ve
çalıntı sevinçlerini
İhbar ettim Tanrı’ya
lakin uykudaydı evren
Ve geri çektim
dilekçemi:
Öyle ya, ben de
unutmuştum
Ne sebeple
öldürüldüğümü.
Sanrılarla yüklüydüm
bir zamanlar
Ve sair zamana şerh
düştüm son maddeyi:
Avutmadı oysa kimse
beni
Ve çalındıkça umutlarım
Yüklendim kapısına
kaderin:
Hani, dedim;
Az önce…
Yine kesilmişti sözüm
Ve bakamadım gözlerine,
Bakmayı ertelediğim bir
düş’tün işte:
Düşe kalka da büyümedim
oysa
Bir goncaydım; bir
elimde annem
Ve tanımadığım bir
lehçe
Babamca susturulan nice
yabancı,
Çalarken bahtımı.
Altın tahtımda sükûtu yâd
ederken
Kelamı yitik bir
dervişe rast geldim
Bölünmezden evvel
uykuya meyledişim;
Düş perisi geçerken alt
yazısını sessiz imgelerin
Tek bir ritüeli kazıdım
zihnime:
Gülecektim akan yaşlara
inat,
Zehrolan sevdama biat
Tekerrür edecektim
nakaratını
Ismarlamadığım şarkının
Ve yığacaktım günceme
Kimselere demediğim
sırrımı.
Biraz oradan biraz
buradan,
Sabır taşım çatlamazdan
önce hani;
Dirilen bir ölüyü ihbar
ediyorum aslında ben size,
Belki de yaşamamayı
dilediğimin şerhi
Batıl bir fermanda
gözünüzün içine sokarken.
Sahi, gördünüz mü o
asılı tabelayı?
Satılığa
çıkardım an itibariyle
Tüm
düşlerimi!