Zihnimin ‘Z’ raporunu almayalı yıllar oldu dostlar.
Ne çok da birikmişsiniz böyle acı tatlı anılar. Şaşkın şaşkın bakmayın yüzüme iz'an var, mîzan var, nizam var. Kaçışım size değil telaş etmeyin. Elimde çekiç yok yargıç da değilim ki, hüküm vereyim.
Benimkisi altı beşlik kaçış anları. Zar bu ben nideyim.

Hayatla oynadığım tavla oyunu.
Hep yek atınca, kadere küstük mü ki, düşeşe sevineyim. Hep yeklerle toplandınız zihnime dostlar, bunu da söyleyeyim.
Şimdi altı beş dedi zar. Kapılar kapanmadan dedim yetişeyim.
Biri yürek, biri akıl ana rahminde iki pulduk. Zar düşünce tavlaya kendimizi hayat oyununda bulduk. Altı beşi atınca, yüreğimi bıraktım koştum. Her zaman böyle cesur olmam, biraz da sarhoştum. Dedim sen yalnız çıkma yola kırılırsın, bir bakayım zihnimdeki dostlara sen sonradan sığınırsın.
Böyle geldim yanınıza yolum uzun.
Biraz hasbihal edip çıkarım, bilirsiniz asıl vatanı bilgidir usun.
Arkalarda gizlenen, hey sen çocukluğum.
Evet sen...
El üstünde tutulmuşluğum.
Anne kucağı değil, değil mi hayat?
Hey yetim, yaşam abanoz yüreklerle dolu bir kavanozmuş, anladın mı?
Sende de var kabahat.
Ah yetim! Hey babasız çocuk!
Sil gözünün yaşını işte ben geldim. Arkanda duran bir dağ yok belki, lakin aklın çayırlarını önüne serdim.

N’aber kız şoför Melahat? A’yı B’yi C’yi senden öğrendim. Biz okulun çamurlu yollarında eve yürürken sen arabana binerdin.
Ben annemden dayak yer, arabandan üstüme sıçrayan çamurları silerdim.Ve bir de anlattığın maymundan türeme hikayelerini…
Sen Milli Eğitim müfettişlerince sürülmenin nedenini benden bilsen de imamın kızının babasına söyledikleriydi sürgün yemenin nedeni.
Yine de sevdim seni Melahat Öğretmen. Bu çocuğu İmam Hatip’e gönderin dediğini söylerdi annem.
İmam olamadım ama hatipliğim senden.
Acayibimtırak gülüşmeler biterken abazan fetihlerle ergenliğim geçiyor gözlerimin önünden.
Selmaaa… beni zindanlara salmaaa…
Dudaklarımla yapıştırdığım aşk ilanı yüreğinin acentasında satıldı gitti. İlk erkeklik yılları işte...

Abur cubur tüketilen abuk sabuk sevgilerle dolu.

Babamın cebinden aşırdığım paralar…Ne kadar da yüz kızartıcı ve ne kadar da acı dolu. Kızaran yüz, acıyan yürek benim değildi dostlar…
Ne kadar büyükse insanın babası o kadar acıtır evladının yüz karası.
Çocuktum.
Şimdi düşünüyorum da babamın korkusu, çocuğunun gelecekteki kaygısı.
Hayır şimdi bir şey söyleme baba, nasihatler değilmiş kalıcı olan.
Ah babam senin de günahlarının yerine bu hayatta ben yanayım, kızaran yanağında alevlerle yan yanayım.
Şimdi bir şey söyleme ikimiz de susalım, sekeratta tekrar konuşalım.

Vay içmeden sarhoş olan dostlarım. ‘Bizim aşkımız sığmaz öyle iki rekat namaza’* Koşturalım, anlatalım, aşkımızdan dem vuralım, derdiniz, dört kılsak sığdıramaz mıyız deyince gülümserdiniz.

Gençliğimin abartmalı kabartma insanları, abandone olduğum hayat oyununa sizler de hoş geldiniz. Şimdilerde doçent olmuşsunuzdur değil mi?
İkinci hırsızlığımdı...
Senden çaldığım ilk.
Senin hiç haberin olmadı, ben de sonradan öğrendim.
Evet evlendim. Üzülmeliydin. Bence onu gerçekten severdin. Çünkü sen başta kendini sevendin. Ben hep başkalarını sevdim, sevilmek için.
Başta kendimi sevseydim sevilirdim. Başta erkeğini seven kadınlar kendini sevmeyen acılı yüreğe acırlar. ‘Kendimi beğenmişim bir kere başkasından bana ne…Kendimi sevmişim ben, sen sevsen neee sevmesen ne…’
İşte senin cezan da bu: Kör ve budala olmak.
Mükafatın aşk acısı yaşamamak. Kendini seven yürek yalnız kalır, budaladır.
Aşk cesur kaptanların ve tek gözlü korsanların açılabildiği okyanustur ancak.
Sen profesör olmaya bak. Limana yanaşan şairlerin şiir tahlillerini yap. Anlatmaya çalış ve sahilden bir şezlong kap.

Hadi kemik…
Hep Yek...
Dedim ya size her an hep yek gelebilir hepimize...
İki pul alıp ilerliyorum. Bilgi ve sanat dünyasına. Aklımı ve hatıralarımdan birkaçının bulunduğu en değerli pulumu, yolluyorum birikimler yurduna…
Ve tecrübe bölümü pullarından ikisini oynatıyorum altı kapısına.
Yalnız benim değil, kaderin de oyunu bu. Zarda tutuyor mu bilmem. Lakin altı birle kapılar kapanınca birden, yüreğimin dostlara gitmesi de artık pek müphem.
Atalım zarı: ve pencüse.
Yüreğimi çıkarıyorum engin denize. Acemi, ürkek ve yalnız...
Bembeyaz bir pul yirmi üçünde.
Pencüse severim güzeli gencüse. Yürek oyunları pek hassas, kaderin ellerinden düştüm denize. Sıra sende ey hayat tuttuğun zarları salla ve bırak!...

Dört caar…
Kaderin vurduğu tokat. Aklımı oynatıyorum. Niye? Bilgi ve sanat, dünya ve telaş senin neyine. Yüreğinde terk ettiğinle vuruldun. En zalim celladın giyotinine sunuldun.
Dört caar…
Başa dön. Her yanım dört duvar. Ve sana büyüttüğüm sevgimi bir cenin gibi küçültüp tekrar koydun yüreğimin rahmine .
Dört caar…
Kundaklansa da acılar, kalbimin kaldırma kuvveti ancak bu kadar. Yüreğimde boşluk, yüreğimde ikinci el yapım ekleri var. Yıpranmış, anlamları alınmış kelimelere bağlanıyorlar.
Atılan tüm zarlarım artık hep gele. Hayatımı astım yüreğinin portmantosuna, bekliyorum öylece.
Sen yüreğimde ısınırken ısırdığım cankuşum.
Şimdi attığım tüm zarlar gele. Bekliyorum öylece.
Gözlerim kuru, yüreğim kırık ve çorak, artık sadece sözlerim ıslak. Hayat son zarı da ellerinden bırakarak…
Dubara…
Oyun gitti bara bara.
Bense…
Kalbinde asacağım kendimi…
Rind gibi.
Damarların acıyla dolacak ben bedeninde dolaşacağım.
İfrit gibi.
Akıl kıvrımların fısıltıyla dolacak.
Bütün bunlar yaşanmamış olacak.
Dudakların dolanınca yanaklarıma.

Sönmez Korkmaz

Dip not:
* Muhammet İkbal

abandone olmak: refleks gerektiren bir durum karşısında hiçbir şey yapamadan öylece kalmak
( Altı Beşlik Kaçış Anları başlıklı yazı SönmezKORKMAZ tarafından 12/22/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu