İlk sağlama ve üreten ilişki kolektifin ortaklığı üzerindeki sürecin parçalı olaylar aşamalı dizge haline getirilmesi üzerinde akan enerjinin iş görmesi olarak ortaya konmuştu. Köleci süreç bu durumu özel mülk üzerinde parçalı oluşla fıtrata uygun akıttı.

 

Özel mülkiyetçi enerji çevrimli akış evrensel akışlı genel fıtrata uygundu. Ama ortaklaşma süreçlerinin parçalı sekans hareketine göre kotarma olan insanın üst yapılı öznelliğin ortaklaşan fıtratına uygun değildi. İşte bu nedenle mücadeleler tarihi süreç enerjisini yine emekler dolaşımı üzerinde akıtacaktı.

 

Ama bu emeğin sömürülmesi olan, köleleşme olmadan başka bağıntılı parça olaylar üzerinde akıtılan enerji süreçleri olmalıydı. Enerji illa köle edilmenin, emeği sömürülen parça hareketi üzerinde akmak zorunda değildi. Başka bir ve birçok akış yolu inşa edilmeliydi.  Süreç salt köle emeği üzerinde fıtrattır diye yığılmamalıydı. Yığılmasını patlayan enerjiyi bu kez de insanların ahlaksız olmaları ile cezalarsınız!

 

Görüyorsunuz ki doğanın çalışma şekli oluşla "doğal olan" fıtrat; her bir durumla, her bir farklı sonuçla enerji birikmeli stresli şarjıyla ve yine bir belirme şekli olan stresli enerjinin deşarjlarıyla; vardır.

 

Eş deyişle fıtrat, enerjinin değişip dönüşmekle var olup giden tekil ve bağıntılı olayazma süreçleriydi. Evren bir enerji düzenlemesini ola yazmalarının birbirine dönüşmeleriyle akla hayale gelmez bambaşka parça (kesikli sürekli; sınırlı sonlu) süreçlerin yaşantılarına dönmektedir.

 

Yağmur da, enerji şarjları ve enerji deşarjlarıdır. Bulut olmasıyla biriken şarj, yağış şekilleriyle kendi deşarjlarına dönüşür. Sonuçta bizler de bir enerji şarjlı ve enerji deşarjla düzenlenişlerin kalıp olucu mekanizmasıyız. Her iki ya da birçok devim şekilleri bir arada eş zamanlı olabilmektedirler.

 

Yani biz bir enerji şarjı ve enerji deşarjı olmakla yolda yürürken; kaçınılmaz olmakla başka bir enerji dolma ve boşalma kalıp süreci olan yağmurla karşılaşırsınız. Böylece suyun ıslatma ya da boğmasıyla, yüzdürmesiyle vs. olur fıtratlarıyla karşı karşıya kalan bir denk gelmeleri içinde oluruz.

 

Şimdi birinci hal kanununa göre yani "elimizde bir şey gelmeyen; değişmez, değiştirilemez olan öncel belirlenime" göre bizler çıkmaz sokağımızın içinde boğulma ya da ıslanmayla baş başayızdır vs.

 

İkinci hal kanunu dinamiğine göre süreciniz yığılmayacak ve çok yönlü akışın tercihli seçeneği, olmakla meteorolojiyi dinlemekle biz; yağmurun altında bulanmaya bileceğizdir. Böylece bizler ıslanmaktan korunuruz. Yani elimizden bir şeyler gelecektir.

 

Dahası meteoroloji dinlememişseniz veya meteoroloji yoksa siz; yağan yağmurla sizin ıslanmanız arasındaki boşluğa bir şemsiye açma, devinmesi sokacaksınız. Böylece ıslanmayacaksınız. Düşecek yıldırımla tepeniz arasına paratonerle olan süreç devinmesi korsanız, süreç sıkıntısız yığılmadan akacaktır.

 

Yani elinizden bir şeyler gelecektir. Ve ıslanma olacak bir sonuç, isterseniz ıslanmama tercihli seçeneğin iradi ayıklamasına dönüşecektir. Can simidi yapıp, boğulmayacaksınız. Görüyorsunuz süreç yığılmıyor. Çıkmaz sokak olmuyor. Aksine süreç seçenekler kullanımıyla akış yapan sürece dönüşüyor.

 

Eğer siz maden galerisinin çökmesi ile sizin altında kalabileceğiniz sürecin arasına, şemsiye açmazsanız (yani yaşam odaları koymazsanız); elbette değişmez, elbette elinizden bir şey gelmez fıtrat, kaçınılmaz olacaktır.

 

Şimdi bir sivri aklı çıkacak diyecek ki, çıkmaz sokak dediğiniz birinci hal durumu içinde, kayıp olacak deve ile devenin kaybolma süreci arasına "deveyi sağlam kazığa bağlama diye bir şey de var" diyecek.

 

El hak kültür içinde bu da var. Ve bu ikinci hal durumu olmakla değişmezliği değil; elde bir şey gelişle değişe bilirliği savunur. Hatta devenin kazığı söküp kaybolmasıyla ya da deveyi kazıktan kurtaran hırsızlıkla, deve yeniden kaybolacağından; takdir tedbiri bozar diyecektir!!

 

İşte bütün cehalet buradadır. Sanki karşınızda illa devenin kaybolmasını isteyen, sizinle zıtlaşan bir güç varmış gibi olmanın vehmi içine düşüyorsunuz. İlla yıldırımın "ben sizin tepenize düşeceğim" der gibi var oluşunu kendinize kuruntu yapmanın; süreçler yığılması içine düşersiniz.

 

Ne devenin kayıp olup olmama ya da hırsızlığa uğrama veya uğramama gibi bir zorunluluğu vardır. Ne de yıldırım sizin tepenize düşmek için size bir tehdittir. Siz bunu akıl etmiyorsunuz. Devenin hırsızlığa uğraması ya da kazığı sökmesi bambaşka bir enerji şarj, deşarj süreçleridir. Bu girifti görmüyorsunuz.

 

Kısacası ne deve sizin içindi. Ne devenin kazığa bağlanması deveyi sizin için kılmaya bir meşruiyetti. Ne de devenin kazığı sökmesi size yapılan hakaretti. Ve bile hırsızlığa uğraması sizin içindi. Siz bunları sizin için görürseniz süreciniz farklı akar. Bunları sizin için olmadığını görmenizle süreciniz farklı akar. Deveyi sizin için gördüğünüz süreç içinde süreç biraz akışla kendi üzerine yığılır. Akıl işleyemez. İkinci durumda süreç çok yönlü olası durumla akış yapacağından birçok olasılıklı düşünmeyle akıl işlerledir.

 

Değilse size yönelmiş bir takdir oluş değildirler. Tıpkı göçen galerinin, yağan yağmurun size göre bir beliriş olmaması gibi her şey kendi dinamiği içinde enerji akışlı düzenlenir yasasının şarj ve deşarj dinamiği içinde olmasıyla dinamik süreçlerin eş zamanlı ve bir arada olmalarından başka bir şey değildirler.

 

Ayşe sosyal bağ düzenlenişin dinamiği (fıtratı) içinde olmasıyla hem anneniz, hem birinin halası,  hem de birinizin ablası; birinin öğretmeni vs. oluşuyla enerji şarj deşarj akışlı iliş kinlikte olmanın içindedir.

 

Enerji akışlı düzenlenin yasası içinde ağaç gibi galeri göçüğü gibi çakan şimşek gibi Ayşe de enerji düzenlenin yasasını, üzerinde akıtmanın bir parçası olmakla; size takdir değildir. Bağıntılı bir parça (kesikli sürekli) var oluştur.  Sürecin öncesinde de, sonrasında da Ayşe değil; Ayşeler vardır. Göçük değil, göçükler, yıldırımlar vardır.

 

Yani Ayşe size teyze olmak için var (takdir) değildir. Daha doğrusu on bin yıl önce de Ayşeler vardı ama o sosyal akış içinde Ayşeler size teyze değildiler. Üzerinde enerji akışı yaptırmanın bir parçası olan Ayşe; sosyal bağa dek akan enerjiyi kendi üzerinde akıtmasıyla size teyze şarjlı ve teyze deşarjla enerji düzenleşim yasası olmuştur.

 

Enerji; evrensel akışını yapmak için parça pinçik olaylar girişmeli süreçlerdir. Hiç bir süreç, hiç bir sürecin lehinde, aleyhinde olmanın belirme iradeli fıtratı değildir. Aksine denk gelen olayların bağıntılı yansıma biçimidirler. Konu bu kadar yeterlidir. Bir şey daha söyleyip konuyu uzatmayacağım.

 

Maden göçüğündeki duruma "fıtrat" diyenlerin; elden de bir şeylerin gelir olduğunu belirten anlamla fıtrat dedikleri yerde "deveyi sağlam kazığa bağlamayı zikrettiklerini hiç duyunuz mu?" İşte bu köleci kulca olan düzeni işletmenin, sizleri kullanmasıdır.

 

Süreç (enerji) bu kullanma üzerinde olmakla burada yığılır. Takdiri fıtrat karşısında, ne sorun kalır! Ne de sorumlu kalır! Bari bir mezarı olsun demekten gayri! Oh ne ala!

( Fıtrat 3 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 25.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu