kuş sesi,
çan sesi,
dalga sesi.
çekirge sesi,
rüzgar sesi,
en doğalından
orkestra.
ah o keçiler!
dokunur sazın
bam teline düşürdükleri taşlar.
doğada,
huzur dolu bir
ortamda,
doyumsuz hazlarla
mest olur duygularım.
düş kurdum,
hayale daldım,
dertleri suya
saldım.
olta atmak
bahane,
balıklarla
hasbihaldeyim.
ikramım oldu
üç beş kilo mısır,
ikramları oldu
birkaç balık,
dostça bir
alış veriş.
balıktayım,
özgür bir
dünyadayım.
ne giydiğim
elbise,
ne saçım
sakalım,
ne ayakkabım,
kimin umurunda…
ne eleştiren,
ne dudak
büken,
ne alay eden
var.
ne hanımın naz
hanesi,
ne evladın suç
bahanesi,
ne bakkalın
borç hanesi.
ne baboşun bar
hanesi,
ne cellonun
meyhanesi,
ne zeynonun
kahvehanesi,
ne Dikili Devlet
hastanesi…
tüm sorunlara
deva,
en güzelinden
doğa.
üşüme yeter…
pınarın suyu,
odun ateşi,
kararmış
demlik,
demlenir
iyisinden tavşan kanı çay.
tam buğday
ekmeği,
edremit
zeytini,
keçi peyniri,
birkaç çeşit
nevale.
zenginlik
denen kavram sanırım bu olmalı.
vay anam vay!
muhabbete bak…
kaç arkadaş
kaç insanlardan kaç.
görmedim
doymuşunu kime sorsam aç.
nefsine esir
insan,
sanki ölümsüz
canlı.
düzensiz bir
toplum,
çeşit çeşit
hengame.
kaç beyim kaç,
at kendini
doğaya,
yaşamın tadına
bak.
sakın kirletme,
temiz kalmış
cennetleri.
cennette bu
alemde cehennemde,
aramayı
bilirsen…
Mehmet Macit
25.11.2016
Dikili/İzmir