1
“Dünyalar vardır,
düşünemezsiniz
Çiçekler gürültüyle açar
Gürültüyle çıkar duman
topraktan”
Yelkovan kuşlarını
Hiç bilmem ben
Gün olur
Takılır peşlerine
giderim
Diyemem
Ama baharda
Çıkarken gün yüzüne
Sarı çiçekli çiğdemler
Gürültüyle açarken başka
başka çiçekler
Dumanı çıkarken sabah
güneşiyle
Toprağın
Tanırım, bilirim
Ürkek, korkak sekişiyle
serçeyi
Ve de attığım yeme koşan
güvercini
Saçak altına yuva yapan
kırlangıcı
“Martılar..” mı dediniz
Ancak deniz üzerinde
görürüm martıları
Oysa
Benim bozkırıma çook
uzakta
O güzel kuşların kanat
çırptığı deniz
“Seninki de şiir mi kardeşim
Uydur uydur yaz
Şimdi sırası mı
Martının, kırlangıcın, serçenin
Hele de yelkovanın
Bak
Çivisi çıkıyor dünyanın
Akarken
Kan ve göz yaşı
Ülkemin her yanında
Al bayrağa sarılı tabutlar gelirken
Ne işimiz varsa
Ortadoğu batağında
Bir ‘hin oğlu hinlik “ var
“Evet-Hayır” oyununda
Bırak, serçeyi, martıyı da
Bize onları anlat”
Yeni oyuncağımız bu oyun
“Evet mi, hayır mı
Söyle bana nedir cevabın” şarkısı
Ya da
Emme basma tulumba misali
Erkan Yolaç oyunu değil bu
Ata’nın kurduğu değerler
Yıkılırken
Yüz yılın hıncıyla
Ahtapot gibi sarmışken terör belası
Can verirken fidanlarımız yaban ellerde
Ülkesinden kaçmış, savaşması gerekenler
Bizden rahat yaşıyor
Köyde, kentte
Adım başı her yerde
Gökyüzünün güzelleri kuşlarla başladım
Şiire
İsterim ki artık barış güvercinleri uçsun
Ülkemde
Orhan Veli ile başladım
Melih Cevdet’le
Bitireyim
Sözlerimi anlayana yetireyim
“Bir çift güvercin havalansa