1
Karagöz yattığı tatlı uykusunda
tatlı tatlı rüyalar görmekteydi. Gençliğinde sevdiği kızı yıllar geçmesine
rağmen unutamamış, yüreğine saplı bir hançer gibi saklayarak yüreğinde canlı
tutarken, ağzından kaçıracak birisine bu konuda bahis edecek diye korkuyordu.
Kızı babası zengin bir ağaya vermiş, Karagöz fakir olduğu için layık görmemişti.
Karagöz bunu yıllarca unutamamış en sonunda babasının isteği üzerine şimdiki
hanımı ile istemese de evlenmişti. Elden ne gelir Rahman böyle yazmış diyerek
sabır sarılmıştı. Hanımını da zamanla sevmiş, tam unuttum derken şimdi rüyasına
girmiş, yüreğine sapladığı hançeri çıkardım derken şimdi yine saplanmıştı. İşte
karşıda sevdiği güzel Rana pencerede dışarıyı seyrediyordu. Kara göz heyecanla
yaklaştı.
-Ey gönlümün bülbülü, bülbülün
geldi, gönül kapını açar mısın?
Rana karagözü zaten bekliyordu.
Yüreğine oturmuştu, babası kendisini zengin bir ağaya verecekti, onu söylemek
ve beraberce bir çare bulmak için karagözü bekliyordu.
Hızlıca aşağıya indi. Kapıyı
usulca açtı, karagöze buluşacağı âşıklar tepesine gelmesini işaret ederek anlattı.
Âşıklar tepesine geldiklerinde Rana üzgün bir ifade içinde.
-Karagözüm babam beni zengin bir
ağaya verecek.
Karagöz birden hiddetlendi, şaşırdı,
kızardı bozardı, başını öne eğdi. Rana
-Karagözüm bir şeyler söyle, al
beni kaçır gidelim bu diyarlardan.
Karagöz üzgün bir ifade içinde.
-Ey her gün her saat hatırladığım
unutamadığım gönül gülüm, kaçalım da nereye gidelim? Kaçıp gideceğimiz bir
yerimiz mi var, ne yapar ne ederiz? Ayrıca babam ve annem hasta onların
ihtiyacını ben karşılıyorum evde tek çocuğum bir kız kardeşim ah olsaydı hemen
giderdik bir dağda bağda seninle bir ömür boyu yaşamak isterdim gönlümün gülü.
-Karagözüm gözümün nuru, koklayamadığın
tenimi başkaları mı koklasın, ben seni seviyorum, başaklarına nasıl yar olurum.
-Üzülme ey gönlümün gülü ben bu
işi çözeceğim, köyün imamı Rüstem hoca beni sever, babanda onu sever. Yarın
akşam tekrar seni onunla istemeye annem babamla gelecekler gülüm, hele üzülme
gün doğmadan Rabbim neleri doğdurur, sabırla aşılmayacak açılmayacak kapılar
yok gönlümün gülü.
Karagöz birden kan ter içinde
tatlı uykusunda rüyasında uyandı. Bundan sonrasını zaten biliyordu. Defalarca
gidip istemelerine rağmen Rana’nın babası bu inadından vazgeçmemiş kızını zengin
ağaya vermişti. Karagöz gecenin karanlığında usulca kapıyı açtı avluya çıktı. Yüreği
yine yanmaya, yüreğine sapladığı ve unuttuğu hançer tekrar acıtmaya yüreğini
kanatmaya başlamıştı. Bakıma muhtaç anne ve babasını terk etmeye gönlü razı
olmamış, sevdiğinden vazgeçmişti. Zamanla Rana’nın babası yumuşar kızını verir
diye düşünürken, apar topar sevdiğini gözleri yaşlar içinde o zengin ağaya
vermişti babası… Bütün imkânsızlıklar içinde umudunu kaybetmeden bekleyerek
kavuşmayı umarken ayrı düşmüşlerdi. Bir tatlı sözle gönlünde yüzünde gülle
açtırdığı Rana’sı artık başkasının koynuna girmiş, elinden alınmıştı. Bunu anlatacak
anlayacak basit bir sözcüğü bile yanına yaklaşmamıştı. Gece gündüz dağlarda
ovalarda ağlamış yalnız mağaralarda kalmıştı. O gençlik yıllarında Hacivat ile
tanışmamıştı, bu olay üzerinde altı ay geçtikten sonra Hacivat köylerine baba
evine büyük şehirde imkânsızlık yüzünden dönünce tanımıştı. Bırakalım artık bu
kurguyu karagözümüzü fazla üzmeyelim, tekrar sıcacık yatağına alalım, bunları
düşünmeden ve görmeden yatsın uyusun.
Kapattık perdeyi eylemedik viran,
Kul Mehmet’in kusuru varsa af ola, devamı derseniz hele bir yarın ola.
Mehmet Aluç/Kul Mehmet