Şu olağan yaşantımın içinde neler olup bitiyor.
Kafamı meşgul eden şeyler ne? Çokta büyütülecek meseleler değil sanırım sizin yaşadığınız olayların benzerleri olsa gerek.
Ama fazlaca düşünürseniz olup biteni gittikçe çetrefilleşiveriyor. 

Niye yazmak?

Kendimi aklamak için mi? 

Kendi kendime verdiğim sözleri zaman zaman çiğniyor tekrar sil baştan ele alıyorum. 

Başarısız mıyım? Yoksa şartlar mı beni sınıyor?

Neyse; yazmak düşüncelerimi şekillendiriyor, hatalarımı, doğrularımı, hesaplaşmalarımı açık ve net bir hale getiriyor
.
Şu kısacık yazma çalışmalarım süresince öğrendiklerimde bana tarihin içinde yaşayan tüm şair ve yazarların da benden farklı olmadıkları. Fikirler durmadan değişiyor hele de yeni birşeyler öğrendikçe sorgulamalarım daha da artıyor. 

En doğru açıklama bu olsa gerek.
Size edebi lügatlar parçalayıp ya da çok büyük araştırmalar üzerine yazılmış yazılar sunmuyorum, benim gibi olan bir çok kadının kendini bulabileceği hikâyeler anlatıyorum. 

Bugün lisede aynı sırayı paylaştığım kadim dostumun torununu hayırlamaya gidiyorum. Ama yalnız değilim, aralarına yirmisekiz yıl sonra döndüğüm sınıf arkadaşlarım da geliyor.
Bizim Kız Meslek Lisesi'nin öğretmenleri de öğrencileri de vefakar bunu iyice anladım. Bu uzun süre boyunca görüşemememize rağmen yine aynı bıraktığımız gibi samimi içteniz. Belki de hayata ilk zorlu adımlarımızı attığımız anlarda hele de evlilik müessesesi girince araya gönüllerde yaşattığımız arkadaşlarımızı arayıp soramadık. Lakin şu kırklı yaşlar bizim kendimize gelmemize sebep oldu. Bizim sınıfın kızları da geleneksel hale gelen aylık günlerini hâla devam ediyorlar, yaşlar ilerleyince evlerde toplanmayı bırakıp dışardaki lokantalarda buluşuyorlar. Seneler geçmiş olsa da, yaşlar almış başını gitse de torun torba sahibi olsak da, hayatın türlü sınavlarından geçsek de o masum dostlukların değerini bizler çok iyi biliyoruz.

Heyecanla hazırlanıp evden çıkıyorum eşim otomobille bırakıyor, sokağın köşesinde inip gülümseyerek ben kendim dönerim diyorum. Ne çok kere gelmiştim bu mahalleye, köşedeki cami, otobüs durağı önüne birkaç tahta sandalye atılmış kahvehane dile gelse de anlatsa o gençlik hallerimizi paylaştığımız onca anıyı. O dönemler neler düşünürdük, ne hayaller kurardık kimbilir? Bir de bakıyorum ki bahar havasını görüpte kaçırmayan mahalleli kadınlar oturuvermiş kapı önüne, selamlaşıyoruz sefanız bol olsun derken gel beraber olsun diye davette bile bulunuyorlar, şu eski komşulukları hep ararım kim bilir kaç yıllık komşulardır. Mutlu olmak için bir sebep daha. Kediler ise damlara çoktan çıktı ahh şu aklımızın zor erdiği döngü. Bakmakla görmek arasındaki farkı düşünürüm hep böyle zamanlarda. 

Demir kapının önündeyim ikinci katın ziline dokunuşum kaçıncı kez ve beni kapıda sıcacık gülümseyişiyle karşılayışı. Çoğu zaman eşarbının ya da yemenisinin altında sakladığı ak saçları onu daha da güzelleştirmiş. Uzun boyumuzla en arka sırada otururduk, şimdi çocuklar boyumuzu geçmiş. Şişe dibi gibi gözlükleri yok artık, lensler almış yerini, daha iyi olmuş. Ben ise vaz geçemedim gözlüklerimden benimle bütünleşen ayrılmaz bir parça gibi.

Hole girerken yüzüme vuran sıcak, misafir odasında daha da fazlalaşıyor saunayı ya da şu bizim ünlü hamamları anımsatan bu oda prematüre doğan bebek için küvez sıcaklığına ayarlanmış meğer. Bizim liseliler geldikçe için için yandım anam diyor. Kaçacak delik arayan arayana, lâkin bu imkansız görünüyor şimdilik. Antartika'da olmak vardı penguenlerin yanında o buzlu sularda yüzmek, çılgınca dalıp dalıp çıkmak ne güzel olurdu. Çıkartıyorlar çantalarından yelpazelerini savura savura yelleniyorlar ama ne fayda. Pancar gibi kızaran kızarana. Arkadaşlarım ve ben bu cehennem sıcağından kurtulmak istiyoruz ama ne yapabiliriz. Çeşitli fikirler atıyoruz ortaya, anneliği bilen görmüş geçirmiş liselileriz ya. Velakin yeni doğum yapan hemşire kızımızın ve ailesinin çektiği tüm sıkıntıları bizim tam olarak anlamamız imkazdı. Onlar bir bebeğin yaşaması için uğramıştı. Şimdi ben sıcaktan bunalmış bir menepozlu kadın olarak çocuğu bu kadar sıcakda tutmayın nasıl alıştırırsanız öyle gider gibi laflar söyleyip haddimi aşmaya başladım bile. Ben misafir baş tacıyım ses etmediler. Düşündükçe bu durum biraz daha üzüyor beni.

Ah dilimi eşek arıları sokaydı da o lafları etmez olaydım ha kendini bilmez, ha densiz diyorum. İtiraf etmek yazarken bile zor şuanda bırakıp kalksam ve silsem mi tüm yazdıklarımı. Cesaret kızım haydi yaptığın densizlik için özür dile kurtul şu ağır yükten. 

Affederler mi bilmem?

Neyse, biz toplu olarak yaşadığımız bu dünyada nasıl birbirimizi kırmadan üzmeden ve halini anlayarak yaşarız. Genç kadınlar hamilelik süresini ve daha sonra yaşadıklarını bir akıllarına getirseler. Mantıklarını ele alıp ileri yaşlardaki hormonların deli gibi oynadığı menopozlu hemcinslerinin hallerden hallere giren durumlarını göz önüne alsalar fena mı olur derken. 

Aklıma Orhan babanın "hatasız kul olmaz...sev beni" deyiverişi geliyor.
Velakin sormadan edemiyorum "menopozlu kadınlar" küveze konur mu?

12 03 2017
Pazar 
H. Çiğdem Deniz.
( Küvezde Ki Menapozlu Kadınlar başlıklı yazı çitlembik tarafından 15.03.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.