Lacivert bir pelerine bürünürken gecenin gümüş teni
Uykusuzluk yırtıyor gözlerimin kıblesini


Zehirli atık gibi akıyor içimin nehirlerine 
Pişmanlıklarım…
Keşkelerim…
Yokluğun engerek gibi çöreklenirken yollarıma 
Dudağımda donup kalıyor 
Tebessümlerim…
Gülüşlerim…


Bir bir çözülürken anıların firuze düğmeleri 
Hüzün mavzer gibi göğsüme kusuyor mermileri


Ahh... Yüzüne bakmaktan bile mutlu olduğum 
Sen ferman buyurup kalbinden sürgün ettiğinde beni
Haritadan silinmişti bu köhne şehir
Isırganlar sarmıştı yattığım yatakları
Kızıl kana boyanmıştı denizler
Etrafa saçılmıştı yakamoz cesetleri


Kafesin kapısı açık olsa bile kaçmayan kuşlar gibi 
Senden bir adım öteye gitmeyecek kadar 
Senindim oysa… 


Nasıl büyük sevmiştim 
Hatırla…
Şivesi bozuk olsada sevmelerimin
Lahit bir kayaya yazılan çivi yazısı gibi
Senin adını yazmıştım alnımın çatına 
-imla hatalarım için kusura bakma


Şimdi… 
İmkansızlığın kanıyor şiirlerimde
Sen gelmiyorsun…
Benimse ayaklarım kesik kesik
Tuz çöllerinde


Yıllara meydan okuyan, o taş kaleler gibi
Hala senin bayrakların asılı surlarımda
Yokluğun… 
Barbarlar gibi kuşatsada beni
Senin yolunu gözlüyor nöbetçi kulelerim


Unutma…
Ben senin kollarında ölmek isteyen 
Bir kurşun askerim



( Kurşun Asker başlıklı yazı gölge06 tarafından 21.03.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.