Zam/an aşımı tüm yanılgı,
Göğün tecellisi pejmürde gürültü
Yine haykıran bulutlardan alıp da
nasibini
Telvesi yalan mı bunca mücbir
suretin?
Korunaklı kollarındayım düşlerin,
Düşe kalka büyüseydim keşke
O zaman asla hicap etmezdim
Debdebeli hayatların fıtratı mı yoksa
Kan revan mabet,
Rehavet içinde insanlık
Gönülden damlayan suru mu süreceğim
Ölü çocukların yüzüne
Ya, nasıl döneceğim Tanrı’ya yüzümü?
Kokuşmuş telaşlar,
Yanılgı yüklü revnaklar,
Karınca kararınca isyan mı da yâd
ettiğim
Dünün gölgesi düşmüşken
Kapatmayı asla düşünmedim
Gönül gözümde sureti aşkın,
İmla hatası belki de her yanlış
cevabın.
Serpiştirmiştim oysa ömrü,
Korunaklı dualarımın sür git hüznü.
Diyemediklerimden de sorumluysam
Kınında ölüm mü olmalı sehven?
Suretimde hazan olsa da nisanın
pembesinde,
Yürekte kandırıkçı bir neşe,
Yine elem’in peşrevi
Her titrek gönülde.
Kambersiz düğün müyüm ne,
Sağdıcıma inanmıştım
Kondurduğum her şerhte
İnanmakla mükellef olduğum onca
heceyi de
İsraf ettim edeli,
Kanmaca cümlemin şekilsiz hicvinde
Bir de konduramazken adını kınalı
güzün mateminde,
Yanılgıyım ilk günden beri,
Yakıp da içine daldığım her ateşte
Mabedimin yongası tüm fevri aşklarım,
Sondan başa saymaktan da betermiş
Beşer olmanın mucizevî
Mürşidi olmak bile sevdanın
Tedavisi olmaya muktedir münhal bir
reçete.
Gıyabında tutuşan kelamın,
Serçenin uzvunda lanet bir lekenin,
Teşbihte hata olmaz demenin bile
raconu
Kanıksadığın kerametin de illeti sair
imge,
Gönül yorgan
Göz ise nizam yorgunu,
Deyip deyip susmaların bile varsa
edebi
Neden bunca yengi?
Nedir bunca temerrüt?
Kaybına mı yansın gönül,
Kazanmadığı her günün de düşmüşken
peşine
Saklı her peşrevinde sayısız lehçe,
Dökmediğim yaşlarla gömün beni
Bir de doğurmadığım hangi şiirse
Hüznün sarmalı
Bir de evet, bir de yongası ömrün
Denenlere kani olsam keşke
Ölümüne sevmelerin bağlanmışken
basireti.