Şimdi yeniden zıtların varlığı birliği ve birbirine dönüş yasası konusuna gelelim ki sembol değerler üzerinde ki yanılsama olanı açalım. Siz araba altında kalmak üzere olan bir çocuğu kurtarmak için yönelirsiniz. Yönelen hareketinizin, yürüme eylemi sırasında; birçok böcek ve karıncayı, çayır çimen ve çiçeği de ezersiniz.

 

Oysa bunlarda kutsallığı olan yaşamlardır. Birini yaşatırken birini de öldürürsünüz! Bu bir zorunlu yansımadır. Kaçınılmazlıktır. Kendi azim ve iradesinin deklarasyonu olan kurtuluş hareketi olan iradi bilinçte; cami eksenli sembolizmi elbette ve zorunlu oluşla kullanacaktır.

 

Kendi iradesini kullanmak isteyen kolektif bilinçle; yine kolektif güçle ortaya konan bir irade ve irade sahipliğiniz yoksa sizin asla kişisi sahipliğiniz ve kişisi iradeniz de yoktur. Yapı içinde kolektif güçle ortaya konulan kolektif bir iradesinin dahi olduğunu bilmeyen kişilerin; bu kolektif iradesi kendi iradesini saltanata teslim etmek isteyen kişisel, bencil anlayışla çelişir.

 

Kişi sanılı anlayışlar, üreten toplumsal ilişkinin temeli olmadıkları nedenle; kolektif bilinç değildirler. Biz doğruyu, eğriyi kişisel isteklerimize göre tespit etmeyeceğiz. Aksine genel yarar olan kolektif yararın eksenine göre biz doğruyu ve eğriyi söyleyeceğiz. Kişisel irade,  kendisinin var olduğu kolektif asıla (eksene) göre doğru olmak; kolektif olmak zorunda.

 

Çünkü sahibi olduğumuz her şey kolektif gücün eseridir. Kolektif güç Kurtuluş sonrasında genel yarar adına iradeyi saltanata teslim edilmeyecektir. Ama bilmezi olan kişisel düşünce “arkadaş ben irademi saltanata vermek istiyorum” sana ne? diyecektir. Bunu fikir özgürlüğü ve demokratik bir hak sanacaktır!

 

Totemi anlayışlı sosyal meşruiyet, üreten emek ilişkileri nedeniyle ekonomik meşruiyet oldu. Hukuki oluş oldu. Dağda kendiniz için meyve toplamanızın açlığınız için bir değeri vardır. Ama kendiniz için toplanan bu meyveler, toplum içinde toplumsal reaksiyona girmezse hiçbir ekonomik değeri yoktur. Bir emeğin farklı kullanım değerine karşı, başka bir emeğin farklı kullanım değeri girişmeleri ancak toplum içinde olur.

 

Topladığınız meyveyi sosyo toplum içinde kendisi için süt sağmış olan birinin sütüyle değişim içine soktuğunuzda, yani farklı emek kullanım değerlerini karşılıklı değişime soktuğunuzda emeğiniz kolektif bir değer kazanma hüviyetine (kimliğine) bürünür. İşte siz bu güçle irade sahibi olup konuşursunuz. Toplum emeğin, gücün toplulaşıp birbirine göre girişme yapmasıdır.

 

Bu iradenin ibresi kolektif olana bağlı olmakla kolektif olanı gösterir. Siz kolektif olan gücü kullanıp kolektif güçle konuşacaksınız; buna da kişisel kanımdır diyeceksiniz! Siz geçmişte ve şimdide yüz binlerce kolektif bilgi, kolektif emek, kolektif deneyim, kolektif maddi ve manevi özne nesnel koşullarının günümüzde gerçek olduğu şekliyle davranırsınız.  Bu bağlamla ortaya konan kolektif emekle olan basını kullanıp, kişisel düşünceyle ben kolektif olan iradeyi saltanatın emrine vereceğim diyorsunuz.

 

Basının hiçbir aşaması kişi sel emeğin ürünü değildir. Sizin orada yazı yazıyor olmanızın hiçbir kıymeti harbiyesi de yoktur. Eğer geçmişin kolektif gücü şimdiye devamla ve şimdide de günü el birlikle kotarılan kolektif güç olmasaydı, yazacak yeriniz dahi olmazdı. Bu nedenle geri beslenimle (back raunddaki) kolektif ligini görmeden, bu bekraundlar üzerine olan kişisel düşüncenin,  geri beslenime hizmeti olmadıkça hükmü yoktur.

 

Sistemin işlerliği için siz de düşünceleriniz sosyal imanınız gibi topluma doğru geri beslenimle referanslı olmak zorundasınız. Kişisel düşünce kolektif olan kolektif düşünce çeşitleri içinde birini seçmekle aktif ve değerli olur. Kolektif ligi zemin oluşla göstermeyen düşünceler kişisel düşünce oluşla kolektifce itibari olamaz. Kolektif içinde kolektif olmayan fikir enfeksiyondur.

 

Çünkü siz toplumsal dediğimiz kolektif gücü kullanıyorsunuz. Kolektif olmayanı söylemekle söylemin kolektif lige yararı olmayacağı için zararlı kod olur. Oylamada da, toplumsallığı olan düşünceler içindeki fikrin herhangi birini seçme eylemi de fikir özgürlüğüdür.

 

Siz yağmurun şu zamanda, şöyle yağmasını istiyorum fikir özgürlüğünü (!) diyemeyeceğinize göre üreten emekler birliği içinde, üretenkolektif güçle ancak  kolektif olanı söylemekle bu kullanımla düşünce özgürlüğünüz ancak olasıdır.  

 

Vapur şu saatlerde kalkarsa iyi olur demeniz; kolektif bir gücün (geminin) kolektif güçleeyleme geçmesi olan kolektifliği söylemekle düşünce özgürlüğünüz olmaktadır. Toplumsal güç (vapur) olmasa ve vapuru kullanan toplumsal gücünüz (insan kaynağı) ne vapurdan ne vapurun şu saatte kalkmasını dile getirme özgürlüğünüz olurdu. Sağlıkta yararlanma şöyle olsun diyen bir düşünce özgürlüğünüz varsa; bu toplumladır.


 Toplumsal güçle ortaya konan sağlık olanağını yine haldeki insan gücü olan emekler değişimi dediğimiz toplumunuzun bunun üzerinde bir tasarruf gücü olmakla fikrinizi söylüyorsunuz. Kısaca toplumun (kolektifin) dışında ( üretilmiş kullanım gücü nesneleri olmamakla) özgür değilsiniz ve bunlara (özgürlüklere) ilişkin fikir özgürlüğünüz de yoktur.

 

Acaba bir ayı, bir maymun salt ayı ve maymun olduğu için mi uçakla dünya turu yapacağım diyemez?  Buna yanıt veremezseniz konuyu da anlayamazsınız.

 

Yani fikir özgürlüğün de kollektifliktir. Kolektif olanın seçilmesi vardır. Kolektif fikir olandan hangisini seçseniz seçiniz toplumun kaybı olmaz. Ama oylama içine kolektif fikir olmayanı; kolektifliğe virüs ürettirmekle enfekte düşünce katar olanı yeğlerseniz bu dahi doğru olmaz.

 

Çünkü zeminde kolektif oluşa aykırı enfeksiyon olmamalıdır. Enfeksiyon zemine dahil değildir. Enfeksiyon istatistiki çoklukla da seçilse, seçtirme olgusu meşru olmadığından; seçimde meşru olmaz. Meşru araç, kolektif olanları gösteren ibrelerdi.

 

Kolektif olanda, herkesin katılımlı olduğu kolektif irade vardı. Kolektif irade her gün yeniden ve yeniden elbirliği içinde bağıntılarsan işlerle üretimi ortaya koyandı. Elbirliğini destekleyen; elbirliğini sürdürecek olan düşüncelerin kişisel özel hayatlara dönüşme eylemleri zemin içinde vardır.  Zemin içindeki eylemseli olanlar doğrudan ve dolaylı olmakla her an kolektif üretim gücünü kullandıkları olduğunu unutmayıp, kolektif olanı ortaya koyan iradeydi.

 

Bu nedenle her an kolektif kullanımla ortaya konan eylem ve düşünceler katkınız dışında sizin olmamakla sizin düşünce de değildir. Katkınız, kolektif olana göre eylemli oluş alanı kazanır. Bu nedenle kolektif yarara isyan beyhudedir. Ben irademi saltanata veriyorum demeniz ileri ve kolektif kazançlı süreçlere göre boşunadır. Toplum, kolektif kazançla kişisel tüketir oluştur.

 

Demek ki kişisel düşünce özgürlüğü, kişisel tüketme ve kullanma ve yapabilirlikler özgürlüğü de kolektif olanı kullanma sayesinde var oluşla kolektif ibreli olmak zorundadır. Skala kolektif güçtür. Kolektif güç olmasa uçağa binemez, uzaya gidemez, ameliyat, düğün yapamazdınız. Kolektif güç üzerine kolektif güçle, düşünür; kolektif sonuç (değiştirme değeri) ortaya koruz.

 

İnternet, kitap, akıllı telefon; kolektif gücün eseri ve sonucudur. Bunlar olmadan kişisel düşünce ortaya koyan, bu toplumun içinde yaşamıyordur. Kişi toplumun referanslarına göre dizayınla, toplumsal ufukların değişip dönüşme düşüncesine göre toplumsal skalalı olacaktır. Saltanat iradesi toplumsal skala ibresi olmayıp, saltanat köleci sistemle birlikte toplumsal gücün kişi ya da oligarşi eline geçirilmesidir.

 

Kolektif olana göre diğerine neden enfeksiyon dedim? Unutmayın toplumsal güç olmadan bugün kullandığımız modern olan hiçbir şey olmazdı. İşte vücudumuz da olmasa, virüsler canlılık belirtisi gösteremezlerdi. Canlılıkla cansızlık arasında bir form olan virüsler bir organizma içinde neşvü nema bulurlar. Tıpkı kişisel düşünce dediğimiz uçuk anlayışların kendisini oluşan toplumsal zeminleri; firari anlamalarıyla toplum gücünü kemirmeleri gibidir.

 

Nasıl virüs bir canlı bedeni bulmakla canlanırsa ve virüs kendisini o canlının bedenine ürettirir ise; var oluşunu ortaya koyan toplumsal zeminden kopuk olmakla kişisel düşünce dediğiniz enfeksiyon da; kolektif gücü kullanıp; toplumsal güçle kişisel tahakkümünü ortaya koyar.

 

Nasıl bir uçağın uçmasındaki kişisel katkı olan kanılar sonuçta aerodinamik kurallarına aykırı düşünmekle kendisini fikir özgürlüğü diye ortaya koyamasa. İşte toplumsal zeminde olmakla katkılarımızda toplumsal yasalara aykırı olmakla fikir özgürlüğü olmaz başka bir şey olur. Yani virüs gibi enfekte etme özgürlüğü olur. O vakit toplum, kendisi için değil başkası için çalışır.

 

Nasıl kendi bedenini bir başka canlının genetik malzemeleri içinde inşa ettiren virüsler; konakçısı olduğu o canlının kendisini, kendisini kendi genetik malzemesiyle ürettirmeyip; hep virüsü üretmekle bir süre sonra ölüp yok olursa; enfekte düşünce de toplum sal süreçleri; toplum sal gücün üretim ilişkisini kullanıp; sömürmekle; kendisini çoğaltamayan toplumu çürütür.

 

Aslında virüs kendisi için hayat demek olan başka vücutların, kendileri için bir yaşam çevresi olmasını, öldürmek istemez. Virüs belki de yok ettiği çevreyle kendisinin de yok olduğunun bilincinde değildir! Bilincin de olsa bile; bunu başarabilir değildir. Neden? Çünkü virüs beli bir koloniye düzeyin düzlem oluşunu ve sosyal oluşunu aşamayıp, toplum sal oluşu inşa edememiştir de ondan.

 

Oysa enfekte düşünceler, toplumsal gücü kullanmayı bilmekteler. Toplumsal gücü ele geçirmeyi bilmekteler. Enfekte (sömürücü düşünceler) Toplumsal gücü gerektiği gibi kontrollü kullanırlar. Toplum yok olsa bile; toplumun biriktirip depoladığı genetik bilgileri bir kişi bu genetiğin söyleyişine göre yine toplumsal ilişki üretkenlik örneği gibi inşalarla siber oluşlara yaptırırlar.

 

Zaten artık toplumlar, siber toplumlar olmakla; eski toplum ilişkilerini çoklukla aşmış durumdadırlar. Unutmayın ki siber toplum eski toplumun toplumsal gücü olan genetik malzeme ürünüdür. Yani siber toplumlar yine toplumsal gücün ürünüdürler.

 

Yani toplum, farklı kullanım değeri olan ürünlerin değiş tokuş (alım satım- ücret harcama) şekli içinde en zorunlu olurun asgarisine bağlı süreçleriyle sömürüsünü yaptığı topluma ürettirirler. Yani üretirken toplum toplumsal kurallara göre çalışır.

 

İş paylaşma yapan tüketim işine geldiği zaman El olanın adaleti devreye girer. Biliyorsunuz ki El'in adaleti, mülkün temelidir. Sömüren adaletle toplumu ruhunu çürütseler de, toplumun üreten ilişkilerini sömürecek olmaları nedenle toplumun yok olmasına izin vermezler.

 

İşte virüsün yapamadığı toplumsal güçten ve toplumsal gücün, toplumsal güç tarafından kullanılmakla yapabilir olduklarından yoksun olmasıydı.  Bu nedenle toplumsal işleyişin diyalektiğini, tarih dilini ve tarihin bilincini iyi bilen kurtuluşun felsefesi; toplumsal (üreten) olmayan kilise eksenli düşünceleri inşa içinde kullanmıyordu. Sizde, "sanki bunlar yokmuş gibi davranmalarına kişi olarak esef ediyorum" dersiniz. Neyin, ne içinde enfeksiyon yansıması verdiğini bilmeden fikir özgürlüğü diyorsunuz!

( Kurtuluşun Felsefesi 15 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 13.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.