Sosyo toplumsa sistemler şurası benim mülküm diye çevirme yapmanın inşası değildiler. Ortak bir çaba ve gayreti ortaya koyabildiği alan üzerinde işbirliği dayanışması yapmıştı. Alanın büyüklüğü göz dikme ya da tapu ile ortaya konmamıştı. Ortaya koyduğu gayret ve çabayla sınırlıydı. Üzerinde üreten emek ilişkileri gerçekleştirebildiği alanla sınırlıydı.


 


Koyununu otlatmaya götüremeyeceği alanlara sahiplenmeyle uğraşmıyordu. Ekip dikemediği alanı kendisine zimmetlemiyordu. Üreten ilişkisini geliştirdikçe, üzerinde üretim yaptığı alan da gelişmeye büyümeye başladı. Kavga üretim yaptığı ve üretim yapabileceği alanları büyüten emek gücü, bilgi ve teknik gücü sahiplenmeleriyle başladı.


 


Bir Aborjinli’nin bölgesi dışına çıkamaması bu nedenledir. ABD’linin Dünya üzerinde cirit atması da bundandı. Yoksa uzaya ve gezegenlere gidişimiz buraların tapusunun El tarafından bize verilmiş olup olması değildir. Bizim uzaya gidememiş olmamız; El tarafından elimize uzay tapusunun verilmemiş olmasından değildi.


 


Her şey üreten yeteneklerinizle sınırlıydı. Zengin olup olmama da tembel ya da çalışkan olmanızla alakası yoktu. Zengin olmanız da yeteneğiniz gibi yeteneğinizle sınırlıydı, sınırsız değildi. Sınırsız ve çalışmadan kazanan bir zenginlik sömürüydü. El sömürüyü meşrulaşan sahipliğin mana anlamasıydı.


 


Üretiyorsanız uzaydasınız. Üretemiyorsanız Ay’a nur diye bakmakla; “sen bunları boşu boşuna yaratmadın” diye acze ve sömürü sahiplikle olan zenginliğin gücüne biat edersiniz.


 


Burada su niye vardı, elma, ot niye vardı gibi bir tartışma ve düşünme olmaz. Bunlar vardı ve bunlarla bağlantılı biz de vardık. Ne bunlar bizim içindi ne de biz bunlar var diye vardık. Bunlar niçin var değil; bunlar nasıl var? Diyen bir soru doğru bir sorudur. Aksi halde suyu içemeyen, elmayı yiyemeyen, su içinde yüzmeyen bir kayanın neden var olduğu; niçin ile izahı edilen anlayışıyla açıklanamazdı.


 


Tıpkı sistemimizi El’in mal mülk sahipliği içinde; “El mülkünü keyfi takdirle dağıttı” demiş olmamızla sistemi açıklayamadığımız gibi. Bura da niçinse düşünmeli anlayışa sahip bir kişimiz süreci kendisine göre yansıtmasıyla kaya; ev yapmamız içindi!


 


Taş da bizi kovalayan kaplana taşı fırlatmamız için vardı diyebilir! Hâlbuki eğer korunması için ayıya post, tavşana çevik ayak, öküze boynuz hâsıl ise kayaya gerek yoktu. Ya da ayının hiç korunamayacağı bir mikrop ya da radyasyon niçindi?


 


Kaldı ki sizler doğmakla birlikte yer ve içersiniz. Eğer kaya ev yapmamız için olsaydı doğduk ta ya da doğduktan bir süre sonra da niçinse olan anlayışa göre ev yapmayı bilir olacaktık değil mi? Kaya da; biz de, bir zorunlulukla vardık. Zorunlulukların da bir arada etki ile birbirine denk düşmesi vardı.


 


Kaya bizim taş atıp ev yapmamıza denk düşüyordu. 5000 derece sıcaklıkta sonra soğuma da kayanın var olmasına denk düşüyordu. Ki o sıcaklıkta da var oluşla biz zaten yoktuk. Kaldı ki bir kaya ev yapmak içinse PVC prefabriklere ne oluyordu? Fırlatılmak için se taş namluda çıkan kurşun niçindi?


 


Bu günkü denge koşulları değil de başka denge koşulları olsaydı, bir enerji düzenleşim yasası içinde var oluşuyla akışlı olan bizler; bu zorunluluk içinde yine başka denge koşullarıyla var olacaktık.


 


Enerji dönüşüm ve enerji düzenleşim yasaları insan olmak zorunda da taş ya da yıldız veya bulut vs. olmak zorunda değil mi? Ya da enerji dağ, magma, çöl, etken, edilgen vs. olabiliyorken illa insan olmak zorunda da değildir.  Böylesi bir at gözlüğü ile takılıp kalmak niye?


 


Ya da enerji dönüşüm süreçleri gelecekte de insanla yoluna devam etmek zorunda değildir. Ne su gemi yüzdürmemiz içindi. Ne de biz suyu içmek içindik. Kendimizin, açlık susuzluk olan algılarımızı evrene bakış skalası yapınca, evrensel var oluşlar yamulur.


 


Bu kez de suya, elmaya ihtiyaç duymayan kaya düzleminde evrene bakarsak; evren yine başka türlü olmakla yamulur.


 


Genel basınçlı enerji akışı vardı. Tekillik olan bu durum, çokluk olmanın bir niceli ve özellik belirmesi olan durumdur. Basitçe şöyle söyleyelim. Sıcaklık hareket enerjisiydi, hareket enerjisi de bir mekân ve bir zamanla enerji biçimiydi vs.


 


Tekillikte aynı şeyi hareket ya da sıcaklık vs. oluşla birçok durumla söyleriz. Kayayı ev yapma oluşla söyleyip görüp yansıttığımız gibi. Hareket, sıcaklık tekillik içinde homojen durum değildi. Tekillik akıl almaz bir küçüklük olmakla bu küçüklük yine kendi nokta olan, üzerindeki noktaya akıl almaz denli kesirli durumla niceliydi.


 


Nokta olan tekillikte ölçülmesi olanaksız triyonda birkaç kesir olan nicel dalgalanma bütünlüğünde dalga yoğunlukla noktalardan oluşur. Buralar aklın ve teorini girebildiği göz olmakla söylenir.


 


Bu noktayı sıcaklık oluşla söylesek nokta her yerinde yüz trilyon derece sıcaklık okunurken yüz trilyon derece sıcaklık içinde akıl almaz küçüklükteki bir yerler derecenin trilyonda biri, trilyonda ikisi değerle olur. Bize göre hissedilmesi, belirlenmesi olanaksız bir durumla tekillikti, bu yüz trilyon derece.

( Eşitsiz El'in Adil Olması 5 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 10.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.