Kafka’nın yalnızlığını sırtlandım…
Kebir defterinde tek hane olsam keşke
Demelerin bedelini öğütüyorum bu
gece.
Aklın duraklarında kayıtsızlığı
Tanrı’nın;
Zan altındayım epeydir;
Kundera’dan çıktığım yola devam
ederken
Kör vaktinde aşkın
Közlendiğim rahminde kayıp
sancakların,
Kayıp kıtaların unutkan ahalisine
nazire eden
Bir lehçede soluklanıyorum
Gün ve gün eksilirken akıl yaşım,
Büyüttüğüm yangınların mealinde
Yaşı geçkin hangi şiirde
Kundakladığım
Bir de kundaklandığım rahminde
şeytanın balyalarının.
Ah’lara sığındığım nazarında yakamoz
sıfatların;
Korlara düşüp düşüp de yolum,
Yoldan çıkmışlığın tadındayım
epeydir.
Sıfatları öbek öbek yakma istemim
Hayli tutarsız bir imge kadar
Çoğalmayı arz ediyorum.
Ant içtiğim şu melun şiirde,
Kopup geldiğim gönül bahçemde
Büyütüyorum şiir isimli çocuklarımı
öperken
Usulca imgelerinden
Adımı dahi kondurmuyorum şiirin sol
alt köşesine:
Biri sol mu dedi, diyenlere sinsizce
Gizimi körükleyenlerin;
Suretinde aşkın,
Sarkacında yalnızlığın
Boykot ediyorum yalanlarını kâinatın,
Düşüyorum peşine bilip bilmeden.
Kimine göre ihanet
Kimine göre esaret şu garip
yalnızlığım
Kim dediyse Eyvallah,
Kim kara çaldıysa haneme eyvallah,
Kim sitem ettiyse yüreğime
Ve bedduam sadece ve sadece:
Keşke sevebilsen sen de asilce.
Hey, sen bonkör yıllarım;
Hey, sen mağara adamlarından miras
köhne zanların
Kefaretini kim ödeyecekse… ya da…
Boş ver gitsin be yürek:
Kim severse Eyvallah,
Kim yanarsa şu meczup şiir gibi,
Körelmeden düşlerim,
Yarına çıkar mı acep şu son şiirim,
Demek bile rahmeti Tanrı’nın:
Sevenlerdenim sadece
Hele ki Hak nezdinde bir kum
zerresinden ibaret
Yalnızlığıma kılıf geçiren hangi
ölümlü şiir ise.