El, hem ilah üzerine bir yansımadır. Hem ilah üzerine inşa
olması nedenle ilah ile örtüşen ortak bir tabanı vardır. Hem de ilahtan
fazla olan kısmının, ilaha göre boşluk devinmeli anlamlar taşımasıyla da El
İlahtır. Bu nedenle örtüşen kısım kadarla El, ilah gibidir.
El'in ilahtan fazla olan; ilahla örtüşmeyen kısmı da El'in
özel mülk sahipliği olmasıdır. Yeni El, ilahtan fazla olduğu farkı kadarla
İlahı yadsır. El'in ilahı yadsıyan kısmı; El süreci içinde çok büyük
sonuçlarla yansır. Fark yansıyan kadarla El; La El ya da El-la’dır. Yani El,
diğeri olmayandır.
Doğada oluş vardır. Oluşun kesikli sürekli olmuşça özel
bağıntılı yasaları içinde değişen dönüşen var bulunuşları, vardır. Yani doğal
oluş; var oluş biçimine; bu olumludur ya da bu olumsuzdur; demez.
Suyu içilir oluşla gören de biziz. Suyu boğan oluşla ifade
eden de biziz. Suyu cisimleri yüzdürür, batırır diye amaçlarla ortaya koyan da
biziz. Şu halde su yansıma girişenle bir olamdır. Batma ya da yüzme bir girişme;
bir ortam olayları ve olgularının belirmesi ya da belirememesidirler.
İnsan öznesi olam içinde olan bu tür girişme tiplerini;
böylece kendi öznesine göre olumlu, olumsuz sayıp; doğaya indirgemekle,
yanılsamalar içine düşer.
İşte El tipi oluşma; eski olan ilahi skalaya göre; yeni
olanı anlayıcı kıyaslamaları içinde olur. El bu kıyası yaparken; ilahla örtüşen
kısmı kendisinde geri bağlanım oluşuyla içerir. İlahın da kendi geri bağlanım
yasasına göre; şimdi yeni olup ta, eski ile örtüşmeyen kısımdan yaptığı kırpmaları
nedeniyle de ilah kendi içinde yeniyi oluşamaz. Yeniyi oluşamayan ilahi öznellikler,
El’e göre putçu devinişlerdir.
Put tanılı skalalar referans değerine bağlılıkla; gelenekçi
olup, istikrar içinde olmakla; kafalarındaki eskiyi atamazlar. Diğer yandan da eski;
biriken zenginlik kaynağı gibi nedenlerin beliren yansımasıyla kişisel
sahipliği oluşacak anlamaları aklına düşürür. Düşürür de eski içindeki bu yeni
yansımalarını da oluşamamakla; tedirgin olur.
Tedirginliğin enerji sarflarından kurtulmak ve düzenli
kararlılık düzeyine geçmek için de eski olana (geleneğe) inanmakla kararlılık
düzeyine geçmek zorundadır. Eski olanla yeni arasındaki direnişe biz sosyal
anlayış diyoruz. Öznel oluş, ileri bilinç düzeyi içinde olamamakla; kendi kaos
çalkantılarını da aşamamakla; inanır. Gelenek bir deney zenginliği olmakla
güvenli ve istikrarlıdır. Bu doğrudur.
Ama gelenek te gelecekte olup bitene göre olmamakla da;
gerici tutucu çok zarar vericidir. Yani gelenek sizden öncesi içinde olunuşla şimdiki
kimi şartlara cevap oluşuyla güvenli ve istikrarlı olur. Bu kararlı oluşu
nedenle gelenek kendi oluşla (gelenek oluşla) kalmak ister.
Diğer yandan gelenek, gelecekteki yeni ilişki bağıntıları
karşısında işe yaramamakla, kendini değişmek yeniye göre olmak zorunda olmakla;
kendi kalamamak zorundadır. İşte bu da
değişmeyle değişmeme arasında; kendi kalma ve kendi kalamama sürecidir.
Değişen yeni durumlara göre cevaplar oluşan süreç ileri özne
bilinç düzeyi, eski ile örtüşmeyen farkı; yeni bir bilgi ve mesaj düzeyi
olmakla algılayıp işler. Böylesi özne bilinç toplumsal bilinçtir. Toplumsal
bilinç buluş ve tasarım içinde olmanın bambaşka enerji durumudur. Bu bilinç
düzeyi yeni sıçramaların kararlılık düzeyi içinde olmasıyla süreç içi yüzey
gerilimini büken dalgalanmalar içinde olma demektir.
Yasa, her özel bağıntılı; kesikli sürekli durumun; bu alan
gerilimli yüzeyin kendi içinde kendisine özgü rekürsif yapıyla (tekrar eden kendini
çağıran özyineler çevrimlerle) ve fraktal (kırıklı parça dalgalı yapı ile)
irtifadır.
Yeninin eski içinde, eskisi ile örtüşmeyen kısmı kadarıyla olan
kısmı; eskinin yüzey gerilimi dışında kalacak olması nedenle süreç irtifalı iç niceliğiyle
bölünür. Bu nesnel sürecin yasaya uygun oluşudur. Öznel olan kişi kararlılık
düzeyinde kılmak isteyecektir. Kişi ataleti durumuyla öznesinde değişmeden
donup kalan gelenekçi anlayışıyla; gelenekçi düşüncesini put mana anlayışına
dönüşecektir.
İlahi etki ile El'e göre olur anlayışlar; üreten ilişkili
nesnel süreçlere bağlı öznel anlayışların değişme dönüşme bilinç düzeyidirler. Put;
ilahtan El’e göre olur değişmeler arasında kalır. Yeniyi anlayamaz. Eski
geleneğe bağlılıkla, eski ile yetinir. Yeniden gölge yansımalar taşıyan
tedirginliği içinde donmuş kalmış zaman devim bilincinin muhafazasıdır.
Yine put eski içinde örtüşmeyen kadar yeni kısmın direnciyle
oluşur. Bu oluşma eskinin yüzey gerilimi dışında kalacak olan yeninin özel mülk
sahipliği olur kısmı; ilahi süreç içinde hazım edilme bağlamıyla, hayli süre
tartışıldı.
İlahların malı mülkü yoktu. İlahlar hem gruplar arası emek
değişiminin bir ortaklığıydı. Hem de üreten emekler değişiminin gruplar
üzerinde paylaşılmanın ortaklıydı. Hem de grup ortaklaşması içinde özel kişisel
tüketimli sürecin kendi totem düzlemli mana anlayışına göre tüketimin içinde
olmanın; herkese göre olmanın özel ve sosyal yaşamıydı.
Hayat “ben” durumlu enerji düzenleşim sürecini koruma ve
sürdürmeyi muhafaza etmenin kararlılık düzeyi üzerine inşadır. Bu inşanın yüzey
gerilimli dışa olan etkisi ben denen egoydu. Hayat ben denen egoya göre
davranıyordu. İç hacimli düzenlenin yasası, dışa ben oluşla sağlama davranışıyla
oluyordu.
Dış dünya; bene göre olmamakla, bencilliğin sağlanmasına karşı
gösterdiği toplam bir zorluk direnci vardı. “Ben’imiz” daldaki meyveye; kaçan
ceylana yönelirken; bu zorlukların etkisiyle karşılaşıyordu. Buna alan etkisi
diyorduk. Alan etkisi bir zorluk ve potansiyeli olan durumdu.
Kişi alan etkisi yönünde olmakla bu zorluğu aşar. Alan
etkisi yönünde olmak ta kişinin alan etkisine göre kapanıp açılmasıyla alan
etkisini hem parçalı durum haline getirmekti.
Hem de parçalı kılınan alan etkisi üzerine benci duygularınızı modüle edersiniz. Parçalı alan yönünü salınımları üzerine benci
amaçlarınızı bindirmekle dıştaki zorluklara karşı kolaylıkla alan yönü içinde
olursunuz. Bu tıpkı ırmağın akış yönünde hareket eden kayığa binmekle; kürek
çekme zorluğuna gerek kalmaması gibi bir şeydir.
Yani siz dışta bu zorlukları aşmak için kendiniz gibi
benlerle işbirliği dayanışması içinde "biz olup" sağlama
yapıyordunuz. Biz olmakla üretim yapıp dıştaki sağlanacakları biz üzerinde
sağladıktan sonra tekrar ben oluşla, özel ve bencil kılıyordunuz. Bu bir çevrimdi.
Özetleyelim. Siz bencil oluşla eylemlisiniz. Eyleminiz de
kendi dışınızda çok büyük zorluklarla baş başadır. Siz bencillikle doğadaki
sağlama yaptığınız şeylerle; kendi eylemleriniz arasına bu zorluklar nedeniyle;
biz olan boşluk devinmesini; sonra da üreten ilişkilerinizi oluşmakla, alan
salınımı üzerine inşasınız.
Biz oluş lütuf, acıma, yalnızlık oluşla ortaya konmuyordu. Bir
zorunlulukla ortaya konuyordu. Biz oluş, toplam dış zorluklar karşısındaki
bencil oluşun sağlanması karşısında daha az enerji harcama yapması içinde olmanızla, doğa zorluğu karşısında daha kolaylıkla
sağlama yapar olmanızdı.
Zorunluluk çevrenizde olan; sizler tarafında bene göre
parçalı kılınmış alan yönlü alan etkisiydi. “Biz” oluş ta, bu alan etkisi
üzerine bindirişti olmanızla sizdeki bene göre sağlayıcı amaçtı. Alan yönü size
en az enerji harcanması olur. Sizi meyveye; “biz oluşun”, “büyük oluşun, güç
birliği sinerjisiyle” götürür. Siz daldaki meyveyi biz oluşla koparıp; tekrar
benlere bölüştürmekle kendinize sağlatırsınız. Bu doğa ile ben arasında çevrim
ve sosyal bir örgütlenme oluşun tam da kendisidir.