Şiirin Peşinden: Gümüşhane
Şairlik
zor iş… Dünyaya farklı bakacaksın, herkesin görmediğini görecek, kimsenin
aklına gelmeyenleri düşünecek, ilhamın geldiği anda gece gündüz demeden eline
kalemini alıp yazacaksın. Bu da yeterli değil… İşi bileceksin. Bir ustanın
dizinin dibine oturacaksın. Yazacaksın, sileceksin, atacaksın, yakacaksın,
pişeceksin… Yeter mi? Hayır. Çok okuyacaksın. Hep okuyacaksın. Çok
çalışacaksın. Yazdım oldu demeyeceksin. Herkes olmuş dese de sen yine eline
alıp yazdıklarını tekrar tekrar okuyup tekrar tekrar yazacaksın.
İşte
bu zorlu ve çetin yolda tam 38 yıllık bir mücadele ile yıkıla düşe bu günlere
geldik. Şiir önce bizi Amasya Borabay’a götürdü. Ardından Ankara’ya, Batman’a
ve şimdi de Gümüşhane’ye… Hani meşhur âlimlerimizden Kara Şeyh adıyla maruf
Şiranlı Mustafa Efendinin “Daha dönmem ben Şiran’a” dediği bu kente onun yerine
biz gittik.
Gümüşhane
Belediyesi’nin düzenlediği, Talat Ülker Hocamızın organize ettiği 2. Dilaver
Cebeci Şiir Yarışmasında jüri özel ödülü aldık. Merhum Dilaver Cebeci
“Irmağının akışına ölürüm Türkiyem” diyen Türkiye sevdalısı bir şair idi. Yine
meşhur şarkı “Yüreğime kör düğümler atılmış /Çözemedim, çözülmüyor Sultanım”ın
sözleri ona ait…
Yarışmanın
seçici kurulunda Turan Tuğlu, Tacettin Şimşek, Mustafa Ayyıldız, Talat Ülker,
Osman Nebioğlu, Erdal Ergün ve Âlim Gören'in yer aldığı yarışmaya 639 şair, 822
şiirle katılmış.
Yarışmada
Yavuz Doğan'ın 'Med Cezir Notları' şiirini birinci, Ebru Tuncer'in 'İnşirah'
şiirini ikinci, Yunus Kara'nın 'Ben Senin Akranın Değilim ki Aşk' isimli şiiri
de üçüncü olmuştu. Süleyman Demir'in 'Bir Yaşamak Daha Var', benim 'Gazel-i
Güzel' ve Canan Çolak'ın 'Yitik Şair Bercestesi' şiirleri de jüri özel ödülü almıştı.
2
Haziran günü ödül töreni yapılacağı için Perşembe gecesi otobüse bindik.
Ankara’dan gelen otobüste şair dostlarımız Secaattin Öztürk, Albay Erdal Ercin,
Yunus Kara, İbrahim Şaşma da vardı. Cuma sabahı Gümüşhane’ye indiğimizde Talat
Hocam bizleri terminalde karşıladı.
İlk
kez gittiğim Gümüşhane, dağların koynuna yetim bir çocuk gibi sığınmış, yeşiller
içinde küçük ve şirin bir kent idi. Şehrin tam ortasından akan Harşit Çayı sanki
yeşil ve yaslı dağların gözyaşlarını taşıyordu denizlere… Kim bilir ne türküler
söylenmişti Harşit çayına, ne ağıtlar yakılmıştı… Tevafuk bu ya biz de
Anadolu’nun bu çilekeş diyarında tıpkı Harşit gibi kendi gönlümüzden kopan
duyguları terennüm edecektik.
O
gün ilk önce Fen Lisesindeki öğrencilerle buluştuk. Onlar bizi güzel bir sürprizle
karşıladılar. Çok yetenekli öğrencilerimiz bizim şiirlerimizi muhteşem bir
şekilde seslendirdiler. Duygulandık doğrusu. 2009 yılında Medine-i Münevvere’de
yazmış olduğum Berzah şiirini ilk kez bir başkasından dinliyordum.
Akşam
olunca Belediye Kültür Salonunda hınca hınç dolu sevgi seli önünde şiirlerimizi
okuduk. Ödüllerimizi güler yüzlü Sayın Valimiz Okay Memiş, her haliyle
alicenap, mütavazı bir beyefendi görüntüsü veren Milletvekili Sayın Hacı Osman Akgül,
halktan birisi olmayı başarmış samimi ve içten tavırlarıyla Belediye Başkanı Ercan
Çimen, devletimizin cefakâr bürokratları İl Emniyet Müdürü Orhan Kar, İl Milli
Eğitim Müdürü Seydi Doğan, İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüseyin Ateş, güler yüzlü
AK Parti İl Başkanı Celalettin Köse takdim ettiler.
Ertesi
günü Torul İlçesi Karaca Mağarası’nı gezdik. Mağaranın toplam 1500 m2 alana ve 105
m uzunluğa sahipmiş… Yatay yönde gelişme göstermiş ve yaklaşık elipse benzeyen
dört ayrı salonun birbirine birleşmesinden meydana gelmiş. Bu salonlardan
ikisi, çatlak kısımlardan sızan suların oluşturduğu damlataşları ile ikiye
bölünmüş ve böylece salon sayısı altıya çıkmış. Mağara içerisinde sarkıtlar, dikitler,
sütunlar, bayrak şekilleri, org desenli duvarlar, mağara çiçekleri, mağara
incileri, traverten havuzları ve traverten basamakları ile muhteşem bir yapı…
Mağara turizmine meraklılara burasını görmelerini kesinlikle tavsiye ederim.
İkinci
durağımız ise farklı bir tabiat harikası olan efsanevi Tomara Şelalesi idi. Tomara
Şelalesi, Şiran İlçesi Seydibaba Köyünün Güneybatısında bulunuyor. Şelalenin
suları, tepe yamacından, kayaların arasından ve yer altından çıkarak, yere
dikey olarak akmakta ve kendi yatağını oluşturmakta. Adeta dağın içinde bulunan
gizli bir gölün yeryüzüne fışkırması gibi muhteşem bir görüntüsü vardı
şelalenin… Yeşilin koynundan fışkıran serin sular gönüllere abı hayat
sunarcasına köpük köpük akıp gidiyordu mecrasına doğru…
Akşam
Şiran Belediye Başkanı Yavuz Altıparmak’ın misafiri olacaktık. İftarımızı Şiran
seyir tepede açtık. Teravih sonrası ise
şiirlerimizi Şiranlılara okuduk.
Ertesi
gün ise bu güzel şehre veda ederek tekrar döndük evimize… Güzel anlar yaşadık.
Güzel dostlarla karşılaştık.
Gümüşhane’de
bir Osmanlı Beyefendisi olan Turan Tuğ ile tanışmak çok güzeldi… Turan amcamız
ayaklı bir kütüphane, bir Anadolu çelebisi, Gümüşhane aşığı abide bir şahsiyet…
Yine
bir Gümüşhaneli Hışır Osman, Osman Nebioğlu tanımakla onur duyduğumuz bir şair…
Samimi, içten, yaşayan Karacaoğlan, Dadaloğlu diyebiliriz ona. Hani meşhur bir
türkü vardı ya “Neyinden korkayım kışın / Yazın yağar kar başıma” diye… İşte o
türkünün sahibi… Ondan şiirler, türküler dinlemek, nüktelerine gülmek
anlatılmaz bir duygudur.
Tanıdığımız
bir diğer Gümüşhaneli Necati Yılmaz Bey de pehlivan görüntüsünün yanında
alicenap kişiliği ile gönülleri fethetti.
Bir
diğer kişi de şüphesiz Prof. Dr. Osman Şimşek hocamızdı. Akademisyen kimliğine tevazuu
giydirmiş, gönül ehli müstesna bir insandı kendisi… Onu gördüğünüzde Yunus
Emre’nin, Mevlana’nın bu çağa düşmüş gölgesi diyebilirsiniz…
Ve
Talat Ülker Hoca… Kendini Gümüşhane’nin tanıtımına adamış gönüllü bir kültür
elçisi… Birikimiyle, öğrencilerden ve halktan oluşan bir sevgi çemberiyle nev-i
şahsına münhasır bir kişi… Ona Şiranlı Mustafa Efendi ile ilgili araştırmasına
kaynak gönderme sözümüz baki… En kısa zamanda ulaştıracağız inşallah…
Şairlerimiz
Albay Erdal Ercin, Yunus Kara, Zekeriya Çavuşoğlu, Yavuz Doğan, Kenan
Yavuzarslan, İbrahim Şaşma, Secaattin Öztürk, Süleyman Demir, Canan Çolak, Ebru
Tuncer, Rumeysa Ballıkaya ile tanışmak elbette güzeldi… Güzel sohbetler, güzel
anlar yaşandı.
Zaman
hatıra yumağına sardı bu anları kare kare… Artık ayrılık vakti gelmişti… Yaslı
dağların bu çilekeş şehrine veda ederken yüreğimiz burkuldu. Sevmiştik bu
diyarı… Kim bilir belki bir daha yolumuz düşer umuduyla tekrar memlekete doğru
yollara düştük… Elveda Gümüşhane… Bizi bu diyarlar getirdiğin için teşekkürler
şiir…