1
Öykünmek, aşkın ırmağında yıkanan
şiirle eş değer,
Sevmekse maruzatın, vay haline!
Sen ki işveli kader
En mahzun tutanaksın aklımın
iklimlerinde.
Peyda olan sancılardan bihaber
Yine gövde gösterisinde iç esintim
Zamkla bahşeden yapışık hüzün ve ben
Bir de nüansı o tedirgin ikilemde
kalan yüreğin
Irmak bildiği senli cümleler
Ve asla biz olmayı beceremeyeceğimize
dair kehanet
Yine kader kırmışken kalemi.
Aklın esir akşamlarında
Bir rahlede peyda olan
En uçuk yazı’m
Hele ki yaz’ın kininde,
Gölgelerin de feri sönmüş
Namert tüccarlar aşk pazarlarında
Yoldan çıkmış insanlığa aslında tüm
ikramım:
Bir ikrarda saklı tuttukları yüzsüz
telaşları
Varlıksız ithamlarında dokunaklı
dokunuşlar;
Bir izdüşümünde bir de göğün maharet
bildiği
Kara bulutlarında
İsraf edilen bir hüküm, bir kelam
Var mı acaba bir soran, diyenlere
inat
Sormadan cevabını bellediğim,
Cevabını verip de evrildiğim…
Gecenin kümesi
Aşkın nefesi yine iflah olmaz
şiirlerimde,
Bir makberde uzanmışlığım
Aşkın coğrafyasında en dik bayır,
Yükümsüzlüğüm ve hükümsüzlüğüm ihbarı
Varsa yoksa aşkı mezar bellediğim,
O arayışın son durağında
Ne ise ikramı kaderin…
Basit acıları olmalı insanın
Ve küf kokan dünlerinde ışıyan
kaderin gözleri.
Neşesi bol kahkahalar ısmarlamalı
Yine gücü yettiğince,
Aşkı çarmıha geren münafıklara da
olmalı bir sözü.
Son sözü varsın ben söyleyeyim
Eğer kalmadıysa takatin:
İflah olmaz tutanaklarında aşkın,
Son kurşunu sıktım madem bu son
dizeye,
Eyvallah, yüreğin makberi yansız aşk,
eyvallah.