Kara
sevda ateştir, insafsızca kavurur,
Gazel
yaprağı gibi, dört bir yana savurur.
Uykusuz
gecelerde depreşen bir sancıdır,
Düşleri
hayra yorup, kandıran yalancıdır.
Boş
hayaller kurdurup, ardı sıra koşturur,
Dertli
bülbül misali, çeşm-i selin coşturur.
İflah etmez insanı, beti benzi soldurur,
Dayanılmaz sızıyla, yürekleri doldurur.
Yapayalnız
bırakır, döndürür kimsesize,
İstese
de bir çare, bulamaz kimse size.
Gerçeklik âleminden, kopartarak bağını,
Yıkık,
dökün, virane, kılar gönül bağını.
Ciğerini
yakar da, aldığın her bir nefes,
Kalmaz
artık içinde, yaşamak için heves.
İçindeki
gizli ukde, kurt gibi oyar seni,
Acılar
sarmalında, çaresiz koyar seni.
Beynini
kanatırken cevapsız nice soru,
Bilemezsin
kaderin, nedir seninle zoru?
Bir
girdabın içinde boğulursun an be an,
Arama
hiç boşuna, yoktur bu derde derman.
Kara
sevda yüzünden, ahu zar eden şair,
Neden
yazar durursun, hâlâ o yâre dair?
Sen
ıstırap içinde, çekerken her gün ahı,
Derde
duçar olmanda, yok mu onun günahı?
Bakarak
ta derinden, kalbini delmedi mi?
Kahverengi
gözlerle gönlünü çelmedi mi?
Güldükçe
güller açan, ay gibi güzel yüzden,
Alamadın
gözünü, sevdalandın bu yüzden.
Kumral
sarı saçları taç benzeri bağladı,
Her
bir teli kor oldu, yüreğini dağladı.
Arz-ı
endam ederek, düşlerinde her gece,
Zikrettirdi
ismini, sessizce, hece hece.
Efsunkâr
kolye idi, ak gerdanında beni,
Büyüleyip
kendine, mecnun eyledi seni.
Yakarken
yanağını, kondurduğu busesi,
Sevgi
yüklü sözcükler, fısıldıyordu sesi?
Doyumsuz
sohbetiyle, endamıyla nazıyla,
Sevdaya
mahkûm etti, yüreğinde sızıyla.
Sense
hala hasretle hep onu anıyorsun,
Bu
işin tek suçlusu, kendini sanıyorsun.