Köleci yasa özünü koruyan bürünmeler içindeki tutumuyla
illüzyonlar yapar böylesi bir seyirle, her bir sürece her bir türden miras
aktarımı oluyordu. Bu nedenle köle sahipliği içeren bir yasa; avret bölgesi
dışında, kölelik işaretlerinin görülebilmesi için köle vücudunun çıplak
olmasını öngörüyordu. Sizin bu çıplaklıkta ya da milleti oluş içindeki örtünmeler
içinde ilahi bir hikmet aramanız, boş boşunaydı.
Bu yasaya göre baş, alın, baş üzeri, kafa arkası, kulak,
ense, kol parmaklar, burun gibi yerler kölelik ya da efendi sahipliği olan
damgaları taşıyordu. Köle kişilerin saç uzatıp bu damga yerlerini örtmeleri ya
da kapatmaları kati suretle yasaktı. Buraların kapatılması ölümlü ceza
gerektiren bir suçtu. Sürecin bitmez tükenmez ayaklanmalar içindeki tartışmaları
karşısında üreten sosyal yapı, milletleşti. Milleti sosyal yapılar efendiler arasında
değilse de; köleler arasında kölelikte eşitliği vurgulamaya başlamıştı.
Sömürü, köleler arsı eşitlik söylemi altında da sürüp
gidecekti. “Hiç efendiyle, efendinin elinin altında olanlar (köleler); bir olur
mu? Demekten süreç kendisini alamayacaktı. Köleler arası eşitlik söylemiyle,
“vatandaşlar arası eşitlik” söyleminde olduğu gibi kölelerin gururu
okşanacaktı. Bu eşitlikçe söylemler bağlamda kölelere kölelik damgası yapılmaktan
yavaş yavaş sıyrılacaktı.
Bunun maddi şartları da belirmişti. Bay erki dediğimiz yapının,
kutsal ittifakları takım erki olan oligarşi içinde, yeni bir tekelci oluşlara
dönüşmüştü. Yazı bulunmuştu. Efendilerin sahiplik beraatları alın yazısı
(kölelik işaret damgası olan) kölelerin kaderler bu kez de “yazılı kâğıt” belgelerin
izinname kimliklerine dönüşmüştü. Bu yeni dönüşme şekli içinde, alın, kafa,
boyun, kulak vs. damga yazısı olan markalara gerek yoktu.
İlk etapta bu köleci damga yazıları (bu türün en akılda
kalanı alına vurulan alın yazısı damgalar) tüy, kâkül, sakal, perçem, urba,
kippa vs. türünden saçla ve giysilerle kapatılırdı. Yani kölelik damgası olan
alın yazısı saklanıp gizlenecek olmakla kim kimin kölesi olduğu hatta köleliği
bilinmeyecekti! Ancak elinizdeki izinname kimliğe bakan yetkililer bunu
öğrenecekti. Yani milleti yapı içindeki
köleler biçimsel de olsa biçimsel eşitliği ortaya koymuşlardı. Bu da bir
adımdı.
Şimdiki süreçte, göstermelik olacak “kullar arası eşitlik
gereği” kölelik damgasının üzerini örteceklerdi. Damga ve damga yeri; ilk
inşadan oluştan bu tarafa kullar arası eşitlik şartının kabulüydü. El’e köle
olma onuru taşıyan bir eşitlikti. Kolektif eşitlik El’e kulluk içindeki illüzyon
olan aktivite, ajitasyonlarını da edinmişti. Diğer bay (bey) erki olan egemenlikler
karşısındaki duyulan baskı ve basınçtan doğan duygu ile bir El’e sığınma
eğilimi kişilere; El sahipli korumanın altında olmaya şerefti de bu damgalar!
Üzerleri örtülen damga yerleri sadece köleliği örtmüyordu. Bu
şerefi taşıyan damga yeri olmayı da örtüyordu. Bu damga aynı zamanda
yalnızlığınız, çaresizliğiniz karşısında sizlerin korunma sığınma güvencede
olma işaretinizdi. Bir hatırlayınız lütfen. Habil’i öldüren Kabil’in kaçma,
korunma korkuları nedenle saklanması karşısında Yehova ne diyordu; “senin
anlına benim kölelik (sahiplik, kulluk) işaretimi vuracağım. Bu nedenle kimse
sana ilişemeyecek” diyordu. Bu nedenle alın, boyun, burun, kulak, dudak, ayak
vs. bu şeref damgasını taşıyan en gösterişli ziynet (süs, bezeme, değer)
yerleriydi.
Bu damga yerleri bu damga işaretler nedenle damgalardan
oluşan bir süsleme bezeme yeri oluşla değer atfediyordu. Damga süslemeler sizin gözeteninizin, sizin
koruyucunuzun, sizin rızk vereninizin teslimiyet kutsaması yeri de olmakla,
kıymetli “ziynet yerleriydi”.
Yani ne pahasına olursa olsun buraların bir gösteriş olması ve
bir korunması değer ifade eden yerlerdi. Bu tutum, şerefli oluşla teslimiyeti
aynılaştırdı. Gösterişlerle (ziynet süslemeleriyle) panteon içinde buralar kıymetli
ve kutsal damga yerleriydi.
Başka başka El ilahlara sığınmanı şerefi olan bu ziynet
taşır oluşların anlamı yeni tevhit karşısında tam bir çelişkiydi. Oysa şimdiki
tevhidi oluş içinde kişilerin kendi El ilahına göre değer ifade eden ziynet
yerlerindeki süsleme damga taşımaları yeni tevhide meydan okuyuştu. Bu tarz geçmişin
anı yineleme tutumu içinde olukla süre gelen imanilkler, yeni anlamlar adı
altında tepki çekiyordu.
Gelenek olan kutsamaların yeni oluşum içinde tepki çeker
oluşu; sürdürüle gelenle, yeni olan karşısında sürdürülemez olanın kavgasıydı. Kısacası
yeni tevhit içinde eski ziynet yeri taşımalarının anlam ve şerefi şimdiki durum
içinde şimdinin tevhidi olandan başkasına kul, köle olmanın taşınması anlamına
geliyordu. Yeni tevhide aykırı olamazdınız.
Böyle olunca eskinin tanımlısı olan şeref ve onuru, şimdi kölelik
utanç damgalı ziynet yeriydi. Şimdi bunlar başka başka El ilahlara ait sahiplik
süslemeli işaretlerle bezeli olan ziynet damgalarıydı. Ya biati olmamakla ölecektiniz
Yahut ta bu ziyneti olan ziynet yerlerinin; saklanmaları, gizlenip örtülmeleri
gerekiyordu. Tekel olan tevhit karşısında; eskinin süsü olan ve o süsü taşıyan ziynet,
görünmesinler diye örtülüyordu.
Bu kez de eskiden beri örtünen efendiler giyiniş şekli
olukla kölelerle giyiniş benzerliğine düşüp, pişti olmuşlardı. Efendiler
kölelere göre ayrıcalık ortaya koyabilmek için kölelerin ziynet yerleri olan El
damgalı yerleri örtmekle kapalı giyinme zorunluluklarına karşı bu kez de
kendileri efendi olmakla örtülecek gizlenecek yerleri olmayan efendiler açık
giyinmeye başlamışlardı.
Kısaca milleti inşa içinde birçok farklı anlayışlı
gelişmelerden ötürü yeniden birleşen; yeniden ayrışan davranışlar ortaya
konuyordu. Söz gelimi 6. Yüz yıl Arap coğrafyasında müşriklerin giysisi ile
tevhidi oluşu simgeleyenlerin giyinişleri aynıydı. Tevhidi anlayış giderek eski
kölelik damgalı ziynet yerlerinin meydan okuyuşlarını gizlettirdi. Örttürdü.
Yeni olanın kendi tevhit anlayışına göre eski şerefin onurun
taşınması olan bu ziynetler (süsleme ve damgalar) şimdi hicap yerleriydi. Yani utancı müşrik ligi
taşır olmanın yerleriydi. Yeni tevhidi mana bu örtünmeyle kendisini
müşriklerden ayırmaya başladılar. Aykırılık duygusu egemen olmaya başlamakla
müşriklerde de tevhidin zıddına ziynet yerini açtılar. Buna göğüs ziynet
(işaret) süslemeleri de dahildi.
Damgaları gözlere soka soka eski ahit işaretli ziynet yerini
ve ziynetini (süslemelerini) gösteriyorlardı. Bunlar değerli takı değildi.
Anlam ifade eden aitlik alameti olan süslemeleriydi. Giyiniş şekliyle, giysi rengiyle,
oturdukları bölgeyle, ziynet yerini örtme ya da ziynet yeri kutsaması içinde kimin
kim olduğu ve kime bağlı olduklarını dışa vurur oldular. Bu ziyneti damgalar halı ve kilimlerin temel
motifleri de olmuştu.
Başın arka kısmındaki ziynet yerine yani kutsal El damgası
taşıyan yere ya da kutsal El işareti taşıyan yere; bu anlayışla şimdi kippa
takıp, kutsayan İsrail vardır. Baş ya da ayaklar veya kol ve parmaklar; ya da
kulak ve burundaki vs. olur yerlerdeki o ziynet yerlerini mest ederler. Eskiyi kutsarlar.
Eskiye bağlı oluşun ziyneti kutsamaları; yeni tevhidin içinde kippa takıştı.
Kippa takış bir ayin rekâtı, ya da bir ayin bölümü olup çıkmıştı. Yine baştaki
o ziynet yerlerine terlik takan ya da çeşitli kutsal işaret izi taşıyan ziynet
yerini çeşitli şekilde örtenler, mest edenler, eski yasanın taşıyıcı kutsaması
içinde olduklarının farkında bile değildirler.
Başında taşıdığı kölelik damgasını saç ile örtü ile örtme
yasağı içinde olunan günler anısının aitlik geleneği olarak şeriatı taşıyanlar;
o günlerin anısına oluşla ritüeli olanlar; bugün Kudüs ve Mekke’de neden
başları traşlı ya da kolların açık olması gerektiğini, lümpenleri dahil, bir
türlü açıklayamazlar.
Kölelik kutsamalı kimliği örten giyinişlerin dışa vurumu, eski
ahit koşullarının ve eski koşullanma hipnozlarının ortada kalktığı anlamına
değildirler. Ne oldukları, neden oldukları bilinmese dahi din iman kutsallığı
ve kutsaması içinde bulunmakla bunlar geçmişin geri bağlanıcısı olan sosyal
genetiğin anı oluşmada fosil kayıtları olmakla devam eder giderler. İnsanın kurtulamadığı şey öznel çevrimle olduğu
referans kutsaması olan düşüncesiydi. Başlanış yaptığı hareket noktası olan kutsala
bağlılıktı.
Kutsamanın geri bağlanım yasası vardı. Sosyal birlikler
döneminde ve totem dönem içinde ve ön ittifaklar içinde bir arada olmanın: bir
arada kolektif bir davranış içinde oluşun senkronlanması ve yapılacaklarının
belli sıraya göre adresle bilinir otorite olup; bunun grup ve kişi yararına
dönüşür pusula olmasındaki pekin bilgiyi, kutsamaydı bu.
Bu nedenle köleci sistem bu referans üzerine biat olan kendi
geleneklerini, kutsama oluşla sürdürüp gidecekti. Bu alan tam bir "üzüm
üzüme baka baka kararır" özdeyişine dönecekti. Eski iman ahitleri kişiler
geleneği içinde imanı müktesebat oluşla anılıp; eylemli kılınıp; süre gelmeğe
devam ederler.
Bu giysi türünü, bir rengi vs. kölelik belirtisi taşınan
süreç içinde; eskiden başın ön kısmında kölelik işaretini taşıyan kişiler şimdi
başın üstünde kölelik damgası olmasa bile; nedenini bilmeseler de şimdi o
kutsal yerlerin damgalı kısmını mesh ediyor güya başka anlamlarla sıvazlayıp
öpüyorlardı.
Eskiden alnında kölelik damgası taşıyan kişiler şimdi
alınlarında damga olmasa bile efendinin elini öpüp damga yerine değdirmekle
eski yasayı onaylatıyorlardı. Söz ya da eylemle yasa tekrarı, yasa ahdi
yapıyorlardı. Ya da kafanın gerisindeki kölelik damga işareti olan yerleri
"kippa takarak kutsuyorlardı.
Ya da El'in ayak bastığı yere yine ellerindeki yüzlerindeki
burunlarındaki alınlarındaki kölelik damgalı ziynetlerini sürtüp değdirmekle
köleci yasa akdini kutsayıp; bu illüzyonist baskı ve basıncın saygılıma kastıyla
ruhları kararmış köle nesil silsilesi ortay koyuyorlardı.
İnsanlık bir mülkiyet edinme biçimi içinde var olmanın sınıf
savaşı içinde var ola gelişle birçok deneyimler ediniyorlardı. Bu deneyimlerden
biride köleliği kaldırma mücadelesiydi. Köleliği kaldırma mücadelesi, kölelik
merkezli olmaktan çok; köleliğin çevresinde dolaşan bir mücadele şekli olmakla
yine de az çok bir yol alıştı.