1 Köleci Yasa 15

Köleci yasa özünü koruyan bürünmeler içindeki tutumuyla illüzyonlar yapar böylesi bir seyirle, her bir sürece her bir türden miras aktarımı oluyordu. Bu nedenle köle sahipliği içeren bir yasa; avret bölgesi dışında, kölelik işaretlerinin görülebilmesi için köle vücudunun çıplak olmasını öngörüyordu. Sizin bu çıplaklıkta ya da milleti oluş içindeki örtünmeler içinde ilahi bir hikmet aramanız, boş boşunaydı. 

Bu yasaya göre baş, alın, baş üzeri, kafa arkası, kulak, ense, kol parmaklar, burun gibi yerler kölelik ya da efendi sahipliği olan damgaları taşıyordu. Köle kişilerin saç uzatıp bu damga yerlerini örtmeleri ya da kapatmaları kati suretle yasaktı. Buraların kapatılması ölümlü ceza gerektiren bir suçtu. Sürecin bitmez tükenmez ayaklanmalar içindeki tartışmaları karşısında üreten sosyal yapı, milletleşti. Milleti sosyal yapılar efendiler arasında değilse de; köleler arasında kölelikte eşitliği vurgulamaya başlamıştı.

Sömürü, köleler arsı eşitlik söylemi altında da sürüp gidecekti. “Hiç efendiyle, efendinin elinin altında olanlar (köleler); bir olur mu? Demekten süreç kendisini alamayacaktı. Köleler arası eşitlik söylemiyle, “vatandaşlar arası eşitlik” söyleminde olduğu gibi kölelerin gururu okşanacaktı. Bu eşitlikçe söylemler bağlamda kölelere kölelik damgası yapılmaktan yavaş yavaş sıyrılacaktı.

Bunun maddi şartları da belirmişti. Bay erki dediğimiz yapının, kutsal ittifakları takım erki olan oligarşi içinde, yeni bir tekelci oluşlara dönüşmüştü. Yazı bulunmuştu. Efendilerin sahiplik beraatları alın yazısı (kölelik işaret damgası olan) kölelerin kaderler bu kez de “yazılı kâğıt” belgelerin izinname kimliklerine dönüşmüştü. Bu yeni dönüşme şekli içinde, alın, kafa, boyun, kulak vs. damga yazısı olan markalara gerek yoktu.

İlk etapta bu köleci damga yazıları (bu türün en akılda kalanı alına vurulan alın yazısı damgalar) tüy, kâkül, sakal, perçem, urba, kippa vs. türünden saçla ve giysilerle kapatılırdı. Yani kölelik damgası olan alın yazısı saklanıp gizlenecek olmakla kim kimin kölesi olduğu hatta köleliği bilinmeyecekti! Ancak elinizdeki izinname kimliğe bakan yetkililer bunu öğrenecekti.  Yani milleti yapı içindeki köleler biçimsel de olsa biçimsel eşitliği ortaya koymuşlardı. Bu da bir adımdı.

Şimdiki süreçte, göstermelik olacak “kullar arası eşitlik gereği” kölelik damgasının üzerini örteceklerdi. Damga ve damga yeri; ilk inşadan oluştan bu tarafa kullar arası eşitlik şartının kabulüydü. El’e köle olma onuru taşıyan bir eşitlikti. Kolektif eşitlik El’e kulluk içindeki illüzyon olan aktivite, ajitasyonlarını da edinmişti. Diğer bay (bey) erki olan egemenlikler karşısındaki duyulan baskı ve basınçtan doğan duygu ile bir El’e sığınma eğilimi kişilere; El sahipli korumanın altında olmaya şerefti de bu damgalar!

Üzerleri örtülen damga yerleri sadece köleliği örtmüyordu. Bu şerefi taşıyan damga yeri olmayı da örtüyordu. Bu damga aynı zamanda yalnızlığınız, çaresizliğiniz karşısında sizlerin korunma sığınma güvencede olma işaretinizdi. Bir hatırlayınız lütfen. Habil’i öldüren Kabil’in kaçma, korunma korkuları nedenle saklanması karşısında Yehova ne diyordu; “senin anlına benim kölelik (sahiplik, kulluk) işaretimi vuracağım. Bu nedenle kimse sana ilişemeyecek” diyordu. Bu nedenle alın, boyun, burun, kulak, dudak, ayak vs. bu şeref damgasını taşıyan en gösterişli ziynet (süs, bezeme, değer) yerleriydi.

Bu damga yerleri bu damga işaretler nedenle damgalardan oluşan bir süsleme bezeme yeri oluşla değer atfediyordu.  Damga süslemeler sizin gözeteninizin, sizin koruyucunuzun, sizin rızk vereninizin teslimiyet kutsaması yeri de olmakla, kıymetli “ziynet yerleriydi”.

Yani ne pahasına olursa olsun buraların bir gösteriş olması ve bir korunması değer ifade eden yerlerdi. Bu tutum, şerefli oluşla teslimiyeti aynılaştırdı. Gösterişlerle (ziynet süslemeleriyle) panteon içinde buralar kıymetli ve kutsal damga yerleriydi.

Başka başka El ilahlara sığınmanı şerefi olan bu ziynet taşır oluşların anlamı yeni tevhit karşısında tam bir çelişkiydi. Oysa şimdiki tevhidi oluş içinde kişilerin kendi El ilahına göre değer ifade eden ziynet yerlerindeki süsleme damga taşımaları yeni tevhide meydan okuyuştu. Bu tarz geçmişin anı yineleme tutumu içinde olukla süre gelen imanilkler, yeni anlamlar adı altında tepki çekiyordu.

Gelenek olan kutsamaların yeni oluşum içinde tepki çeker oluşu; sürdürüle gelenle, yeni olan karşısında sürdürülemez olanın kavgasıydı. Kısacası yeni tevhit içinde eski ziynet yeri taşımalarının anlam ve şerefi şimdiki durum içinde şimdinin tevhidi olandan başkasına kul, köle olmanın taşınması anlamına geliyordu. Yeni tevhide aykırı olamazdınız.

Böyle olunca eskinin tanımlısı olan şeref ve onuru, şimdi kölelik utanç damgalı ziynet yeriydi. Şimdi bunlar başka başka El ilahlara ait sahiplik süslemeli işaretlerle bezeli olan ziynet damgalarıydı. Ya biati olmamakla ölecektiniz Yahut ta bu ziyneti olan ziynet yerlerinin; saklanmaları, gizlenip örtülmeleri gerekiyordu. Tekel olan tevhit karşısında; eskinin süsü olan ve o süsü taşıyan ziynet, görünmesinler diye örtülüyordu.

Bu kez de eskiden beri örtünen efendiler giyiniş şekli olukla kölelerle giyiniş benzerliğine düşüp, pişti olmuşlardı. Efendiler kölelere göre ayrıcalık ortaya koyabilmek için kölelerin ziynet yerleri olan El damgalı yerleri örtmekle kapalı giyinme zorunluluklarına karşı bu kez de kendileri efendi olmakla örtülecek gizlenecek yerleri olmayan efendiler açık giyinmeye başlamışlardı.

Kısaca milleti inşa içinde birçok farklı anlayışlı gelişmelerden ötürü yeniden birleşen; yeniden ayrışan davranışlar ortaya konuyordu. Söz gelimi 6. Yüz yıl Arap coğrafyasında müşriklerin giysisi ile tevhidi oluşu simgeleyenlerin giyinişleri aynıydı. Tevhidi anlayış giderek eski kölelik damgalı ziynet yerlerinin meydan okuyuşlarını gizlettirdi. Örttürdü.

Yeni olanın kendi tevhit anlayışına göre eski şerefin onurun taşınması olan bu ziynetler (süsleme ve damgalar)  şimdi hicap yerleriydi. Yani utancı müşrik ligi taşır olmanın yerleriydi. Yeni tevhidi mana bu örtünmeyle kendisini müşriklerden ayırmaya başladılar. Aykırılık duygusu egemen olmaya başlamakla müşriklerde de tevhidin zıddına ziynet yerini açtılar. Buna göğüs ziynet (işaret) süslemeleri de dahildi.  

Damgaları gözlere soka soka eski ahit işaretli ziynet yerini ve ziynetini (süslemelerini) gösteriyorlardı. Bunlar değerli takı değildi. Anlam ifade eden aitlik alameti olan süslemeleriydi. Giyiniş şekliyle, giysi rengiyle, oturdukları bölgeyle, ziynet yerini örtme ya da ziynet yeri kutsaması içinde kimin kim olduğu ve kime bağlı olduklarını dışa vurur oldular.  Bu ziyneti damgalar halı ve kilimlerin temel motifleri de olmuştu. 

Başın arka kısmındaki ziynet yerine yani kutsal El damgası taşıyan yere ya da kutsal El işareti taşıyan yere; bu anlayışla şimdi kippa takıp, kutsayan İsrail vardır. Baş ya da ayaklar veya kol ve parmaklar; ya da kulak ve burundaki vs. olur yerlerdeki o ziynet yerlerini mest ederler. Eskiyi kutsarlar. Eskiye bağlı oluşun ziyneti kutsamaları; yeni tevhidin içinde kippa takıştı. Kippa takış bir ayin rekâtı, ya da bir ayin bölümü olup çıkmıştı. Yine baştaki o ziynet yerlerine terlik takan ya da çeşitli kutsal işaret izi taşıyan ziynet yerini çeşitli şekilde örtenler, mest edenler, eski yasanın taşıyıcı kutsaması içinde olduklarının farkında bile değildirler.

Başında taşıdığı kölelik damgasını saç ile örtü ile örtme yasağı içinde olunan günler anısının aitlik geleneği olarak şeriatı taşıyanlar; o günlerin anısına oluşla ritüeli olanlar; bugün Kudüs ve Mekke’de neden başları traşlı ya da kolların açık olması gerektiğini, lümpenleri dahil, bir türlü açıklayamazlar. 

Kölelik kutsamalı kimliği örten giyinişlerin dışa vurumu, eski ahit koşullarının ve eski koşullanma hipnozlarının ortada kalktığı anlamına değildirler. Ne oldukları, neden oldukları bilinmese dahi din iman kutsallığı ve kutsaması içinde bulunmakla bunlar geçmişin geri bağlanıcısı olan sosyal genetiğin anı oluşmada fosil kayıtları olmakla devam eder giderler.  İnsanın kurtulamadığı şey öznel çevrimle olduğu referans kutsaması olan düşüncesiydi. Başlanış yaptığı hareket noktası olan kutsala bağlılıktı.

Kutsamanın geri bağlanım yasası vardı. Sosyal birlikler döneminde ve totem dönem içinde ve ön ittifaklar içinde bir arada olmanın: bir arada kolektif bir davranış içinde oluşun senkronlanması ve yapılacaklarının belli sıraya göre adresle bilinir otorite olup; bunun grup ve kişi yararına dönüşür pusula olmasındaki pekin bilgiyi, kutsamaydı bu.

Bu nedenle köleci sistem bu referans üzerine biat olan kendi geleneklerini, kutsama oluşla sürdürüp gidecekti. Bu alan tam bir "üzüm üzüme baka baka kararır" özdeyişine dönecekti. Eski iman ahitleri kişiler geleneği içinde imanı müktesebat oluşla anılıp; eylemli kılınıp; süre gelmeğe devam ederler.

Bu giysi türünü, bir rengi vs. kölelik belirtisi taşınan süreç içinde; eskiden başın ön kısmında kölelik işaretini taşıyan kişiler şimdi başın üstünde kölelik damgası olmasa bile; nedenini bilmeseler de şimdi o kutsal yerlerin damgalı kısmını mesh ediyor güya başka anlamlarla sıvazlayıp öpüyorlardı.

Eskiden alnında kölelik damgası taşıyan kişiler şimdi alınlarında damga olmasa bile efendinin elini öpüp damga yerine değdirmekle eski yasayı onaylatıyorlardı. Söz ya da eylemle yasa tekrarı, yasa ahdi yapıyorlardı. Ya da kafanın gerisindeki kölelik damga işareti olan yerleri "kippa takarak kutsuyorlardı.

Ya da El'in ayak bastığı yere yine ellerindeki yüzlerindeki burunlarındaki alınlarındaki kölelik damgalı ziynetlerini sürtüp değdirmekle köleci yasa akdini kutsayıp; bu illüzyonist baskı ve basıncın saygılıma kastıyla ruhları kararmış köle nesil silsilesi ortay koyuyorlardı.

İnsanlık bir mülkiyet edinme biçimi içinde var olmanın sınıf savaşı içinde var ola gelişle birçok deneyimler ediniyorlardı. Bu deneyimlerden biride köleliği kaldırma mücadelesiydi. Köleliği kaldırma mücadelesi, kölelik merkezli olmaktan çok; köleliğin çevresinde dolaşan bir mücadele şekli olmakla yine de az çok bir yol alıştı.
( Köleci Yasa 15 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 28.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.