Ay dilimlendi geceye dair,

Ölüm bilemedi kimdi son yolcu.

Zaman örselendi kıblesi dik başın,

İnsan tümlendi

Demek ki; sona hücum.

 

Kehanet erbabı kör dilenci,

Yonca misali yine yüreğin titrek sesi,

Kem gözün kem sancısı;

Aşka biat ömrün gelip giden sarkacı.

Andıkça dünü, binaen bilinmeze,

Sevdikçe yâri,

Gücü yetmez ikiletmeye aşkı.

 

Kartal bakışlı deyişlerde kan kırmızı ölüm;

Şen şakrak şarkılarda

Kim bilir kimin mizacıydı en zalim?

Hakka uzandıkça eller,

Sanma ki boş kalır;

Sevgiyi yâd ettikçe gönüller

Kımıltısı yeter ömrün şavkına.

 

Zemheri gölgemde sükûtun izi;

Dünün indinde yarından yok tezi:

Bir kıblem bir de anam;

Bir gölgem bir de dengim üç beş tebessüm;

Ötelendikçe yetmedi zaman;

Seğirttim anbean.

 

Hâşâ, kimin eli kimin cebinde;

Sureler dilimde yanar da akar yüreğe ince ince.

Başımın tacı sevdam;

Sözlerimin nazı yine çeperinde bin bir kıyam.

Söylemden öte yol varsa

Bil ki kalp gözü;

Aşktan öte niyaz varsa

Elbet başım gözüm üstü.

 

Yarenlik eden şiirden çıkıp da yola;

Darmaduman olmuş ömrün kayıp rotasında:

Bir elem bir de Kerem kaydıkça eksenimden;

Ne sitem ne özlem

Baş koydukça mecazi aşklara.

 

Kırık kanadın da olur elbet heybesi,

Yitik neşemin olsa keşke alfabesi,

Fırtınadan öte yağmurdan beklediğim,

Rüzgârdan hızlı hangi niyazı derlediğim.

 

Ölümsüz olsam ne fayda,

Ölümüne sevdalıyım madem

Sevginin naşına yetemediğim,

Diri cümleler kadar kandığım,

Muteber gölgelerce kıstırılmışlığım.

 

Zamandan sonrası yalan be gülüm;

Gülden ötesi talan kalan ömrün;

Sevdikçe sevesi geliyor madem insanın,

Fıtratına şükret

Bir de nazına niyazına durduğun pervazın.

 

Eklemlerinde acılar büyüttüğüm ömrün tenhası;

Yitip gidenlerin olur mu hiç vebali?

Seyrinde yürek neye dertlendiyse;

Zevkinde iklimlerin hangi çiçek yeşerdiyse.

Andım olsun ki;

Gün yüzün görmeden öleceğim,

Yandıkça ateşte zehrini yok edeceğim

Demediklerime binaen onca sırdaş cümle

Dediklerimi asla kinaye belleme,

Sen ki kayıp zümre.

 

Bir faniyim altı üstü,

Batılında kanadığım,

Battıkça aşka

Sevmelere doyamadığım.

Bir tebessüm ısmarladım gecenin kör vakti

Selası verilen hangi ölümlü ki

Varsın bilesin yürekteki izi?

 

Kayıp da sönmeyi bilen sen kırpık yıldız;

Sevip de ölüm dilenen sen kâfir tılsım:

Bir neyden ibaret mi de evren,

Sesleri istifledi şiire gıyaben?

Solmaksa aşkın fıtratı;

Yanmaksa verilmiş bir kez beratı.

Sevdiceğim, hadi düş peşime;

Ezelden ebediyete kanat açalım

Sevdanın şerefine.

 

 

 

 

 

ŞİİRE VE HAYATA DAİR:

 

Cümlelerim cümleten hüzünlü sanırım mevsimle de ilintisi var yine de yazın ortasında bile hüznü yaşatıyorsam ölümlü cümlelerimde, sonra da kayboluyorsam yazmadan geçen bir günün ertesi…

Hüzün balyalarında bir kum zerresi bile değilim zaten bu hiçliğimle var olmayı seviyorum ve suç unsuru ne ise biliyorum ki az sonra taşlanacağım bu yüzden sağanak öncesi kapanmalıyım mağarama.

Asla bir imge değil zira mağaramdan çıktım geldim ben ve kandıklarıma rahmet okumanın ertesi düştüm yola.

Sıfatların muteber iklimlerinde bir özne olmam bile yasaktı madem ben de gizlendim.

İlla ki izbelerin sırdaş bildiği…

İlla ki ölümlü aşkların sona erdiği…

Demem o ki; diyeceklerimi unutmak istiyorum sonra da derin bir uykuya dalmak.

Daldığım rüyalardan uyandırılmak da istiyorum diğer yandan çünkü rüya görme özürlü vasfımla yok olmak istiyorum.

 

( Ömrün Tenhası... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 27.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.