Yalnız mevsimlerden alacaklıyım;
Hayallerin kıtasında durağan bir
tebessüm olsa
Keşke miladım;
Bir de arsız gölgemden nasiplendiğim
Vakur geçmişimde tüten nidalar;
Titreyen şafak;
Ellerimde yüreğim,
Kaynayan atlasın yorgun yolculuğunda
Bakir bir sevda…
Ateşböceklerinden duyduğum;
Aşkın ılık nefesinde
Ölümlü pervane
Miadı dolmamış ömrüne lanet okuyan
Batıl bir kehanette
Günü birlik şarkılar,
Tılsımlarında ihanetin mahşeri
yoksunluğu
Elemin, diril hücrelerimde
Yaftalarken nakarat yüklü
Serenadın son temsilcisi ölü şair…
Hadi yıkasınlar beyitlerini
Bir de çürümüş bedeninden hayatla
arana sokulan nifakta
Gölge boyutunda yalan,
Aşk kadar uzantısı sonsuzluk yine
nezdinden Huda’nın
Görmek değil de hissetmek kalp
gözünde
Ve o derin, uzun bir sessizlik,
Aşkı yalayan mevsiminde sonbaharın
Göreceli bir mutluluk
Yine külfetine minnet duyduğun sağır
cümleler.
Belli ki okumak değil de zikretmek
Gönül yolculuğunda aşılası;
Addedilene dokunan tefekkürün de
gücüne âşık
Yine saklı dünyaların kadrine vakıf
Yücelerin yücesi varlık.
Şimdiden çıkıp da yola
Ermeyi dilediğin;
Belki de kalıp dünde
Hala kendini sorguladığın
Üstelik nezdinde yorgun ve bakir
coğrafyaların
Aşılası haznesinde durağan bir kelam;
Söylemek değil de içmek aşkın
tılsımını;
Sevmek değil de sindirmek benliğine
Yine o kekremsi acının
dokunulmazlığında
Bire bin veren sevgi tomurcuklarında,
Yaftalansan da yalvarmayı
ertelemediğin
En hazin ve ukde metanet
Dünden yarına kavuşulası…