başbaşa kalınca karanfil kokulu gölgelenmelerimle 
elimdeki tespih taneleri kadar duâlanıyorum gökyüzüne.. 

-bir tek sana kalbimin ahrâzlığı. 




gözümde yaş'anmamış an(ı)ların birikti yine 
can kesikleriyle kuşatılmış kelimelerimi 
kızıla meyletmiş bir tutam sancıyla sana uğurluyorum yâr. 

yetim bırakılan hayallerimi, kördüğüm acılarıma nikahladım 
"tut nefesini ölünceye kadar" 
sakın konuşma.. 
ki sen 
yılgın parmaklarımın iniltilerine aldırış etmeden 
zehrin en koyusunu kardeş ettin bakışlarına. 


çığlık çığlığa yırtılsın artık 
uğultusu, içimi kavuran sonsuzluğun.. 

.... 



yokluğunun boşluklarına asıldığım gecelerde 
şarapnele sevdalı bir yaraydım ben, 
ki ölesiye tutuklu kaldım, kana bulanmış sol yanında. 

-hep sana katran karası yalnızlığım. 




felçli kalan kalbim düğümlerken akrebi yelkovana 
işte yeniden 
z'amansızlığın ellerinde, soluğunu çaldığın ruhum.

yakarışını dindiremediğim özlemlerim var bir de 
dönüşsüzlüğünü çaktığın dudaklarım sus-pus 
bazen, sesim bile kaçıyor benden. 
hem bilemezsin, 
hiçsizlikler içindeki ömrümün ne kadarı gece, ne kadarı sen. 


bileklerime kadar sıvadım işte gözyaşımı 
aşkına kötürümlüğüm çırılçıplak avuçlarında. 
"ellerini çivile artık ölüm kokan kalbine.." 






emelgüneysu/onüçtemmuz'a
( Sus-pus başlıklı yazı güney-su tarafından 7.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.