Bir gencin asıl hayat mücadelesi şüphesiz ki okul bittikten sonra başlıyor. İşin b/aşa geldiği an işte o an oluyor…
Çevreye baktığımızda genç arkadaşların işe ne yazık ki direkt olarak masa başından başladığını düşünmesi de oldukça can sıkıcı…
Gelmeyi hedeflediğin konumların bir bedeli vardır… Terlemeden, koşturmadan, yorulmadan ne bir koltuk sahibi olabilirsiniz. Ne de başka bir şey… Ve siz hangi işe başlarsanız başlayın, o işin ücretini değil, işin kendisini bilmek benimsemek zorundasınız.
Önlisans muhasebe bölümündeyim bundan yıllar evvel. Okuldaki hocamız daha ilk tanıştığımız gün şu ifadeleri kullanmıştı.
“Gençler. Burada kitap defterden öğrendikleriniz ne yazık ki bilgisayar başına geçtiğinizde çok az uygulayacağınız şeyler. Ama kitap ve defter haricinde öğrendikleriniz hayatınızın neredeyse tamamında uygulayacağınız şeylerdir. O yüzden elbette kitap defter önceliğiniz olsun ama haricindeki her şey en az onlar kadar mühim olsun. Buradan çıktığınızda size ne kadar muhasebe bilgin var demeyecekler ilk olarak. Tecrübenize, öz güveninize, pratik zekânıza, duruşunuza, tavrınıza, paylaşımınıza ve azminize bakacaklar… Bunlara sahip olan bir insan zaten bilgiye de sahiptir. Çünkü o insan bilgileri depolarken bunları da koymuştur heybesine… “
Sonra okullar bitti. Bir muhasebe bürosunda çalışmaya başladım. Gelen giden müşterilerle olan diyalogtan tutun da oturuşumuzdan kalkışımıza, çay servisimizden maaş alışımıza kadar her şey bir tuhaf gelmişti. Çünkü okulda kitaptan öğrendiklerimin harici şeyler çıkmıştı karşıma. Özgüven ve güvenilirlik… İşi sahiplenme ya da sallama…
Siz neyi tercih ederseniz sonuca o şekilde varabiliyorsunuz.
Yani işe başladığım ilk gün bana düşen (ne kadar muhasebe okursam okuyayım) bilgisayarın başında faturaları işlemek değil, sabahları büroyu açıp etrafın tozunu almak, gelen müşterilere çay servisi yapmak ve sokaklara çıkıp hangi mükellef neredeyse onların iş yerlerini bulup faturaları toplamak oldu… Ve zaman sonra işi öğrendikçe masa başına yaklaşabildim.
“İşten çok iş yerini ve akabinde işi sahiplendiğiniz an başarıya ulaşabiliyorsunuz…”
Aktif bulunan işletmemizin geçen yıldan bu dönemin başına kadar günlük temizlik işlerini kendim üstlendim. ( 3 katlı bir binanın üç katının ve mutfağının temizliği) Bundan asla da gocunmadım. 3 yaşındaki kızım ve annemle birlikte her gün işletmemize gelip onları müsait bir odaya yerleştirdikten sonra akşama kadar temizlik işi yaptım. (buna wc temizliği de dâhil…)
İşletmemiz bir erkek yurdu… Dönemin başına kadar öğrencilerden kayıt yaptıran oldukça azmimiz daha da arttı. İşler yoluna giriyor derken baktık biz kapasitemize çoktan gelmişiz…
Sonra bir gün geldi ve bir temizlik elemanı arkadaş bulmaya karar verdik. Ve o arkadaş işe başladığı gün; tekrar hayat bana “emek olmadan asla yemek olmuyor” cümlesini kurdurdu… Ve aklıma okul hayatımdaki hocamın sözleri geldi.
“ Buradan çıktığınızda size ne kadar muhasebe bilgin var demeyecekler ilk olarak. Tecrübenize, öz güveninize, pratik zekânıza, duruşunuza, tavrınıza, paylaşımınıza ve azminize bakacaklar…”
Hayat ne yazık ki ne mezunu olursanız olun, sizin önce işi ve iş yerini sahiplenmenize bakıyor… Kolay olsaydı hiçbir ekmek bu kadar tatlı olmazdı…
Emeklemekten korkmayın.
Çok sevdiğim çok değerli bir ablamın sözleri ile bitirmek istiyorum.
Bir davanızda, sırtınızdan terler akmıyorsa, çoraplarınız kokmuyor ve delinmiyorsa, yemek yemeği unutmuyorsanız ve paradan çok o işi düşünmüyorsanız; hemen geri çekilin…
Başarının merdivenlerini ancak bu şekilde çıkabilirsiniz…
( İşi Tersinden Anlayan Gençlere İthafen başlıklı yazı Ayşenur... tarafından 2.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.