Makale / Eleştri Makaleleri

Eklenme Tarihi : 3.11.2017
Okunma Sayısı : 3085
Yorum Sayısı : 7

.
Şiir yazmak için önce yetenek, sonra emek gerekir. Ayrıca şair, bilgi, kültür ve maneviyatta donanımlı, idraki ve algısı gelişmiş, hitabeti güçlü, estetik kaygılı, his ve hassasiyeti kuvvetli biri olmalı. Kendine sürekli yatırım yapmalı.
 
Ya okur? Şairin imbikten süzerek sunduklarını, yazdıklarının manasını ve verdiği mesajı, gönül gözüyle ve açık idrakle okuyup anlamalı değil mi?
 
Şimdi size “En Saçma Nazire” isimli şiirimin tahlilini yapmak istiyorum. Onu gözlerinde bitirenlerin kendi gözünde bittiklerini anlatan, trajikomik ifadelerle zenginleştirilmiş, hayata nazire yapan bir şiir…
 
Seri
Seriversem
Sergilerimi

 
Şair ne sergileyebilir? Duygularını, düşüncelerini, fikirlerini, gayelerini, gerçekleştirdiklerini, gerçekleştirmek istediklerini, hassasiyetlerini, kırılganlıklarını, sevinçlerini, acılarını, umutlarını sergiler. Alıcısı okurdur. Bütün bunları ona göstermek, gönül ve fikir köprülerinde buluşturarak, aracısız bir alışverişe girmek ister. Dolayısıyla şair, şiirin girişinde, bir arzusu olduğunu beyan ediyor, söylemek istediğim o kadar çok şey birikti ki, beni bana bıraksalar da sergilesem, diyor.
 
Deri
Deriversem
Döngülerimi

 
Herhangi bir olayın birçok kez tekrarlanmasıdır döngü. Burada anlatılmak istenen döngü kısır döngüdür. Verimsiz, yararsız, sonuçsuz döngüler yaşamış şair. Hayattan beklediklerini gerçekleştirememiş, hüsrana uğramış; tuttuğu her şey elinde kalmış; hayal kırıklıkları yaşamış. Onları bir araya getirip kenara koyabilsem, hatta çöpe atabilsem, diyor.
 
Seriversem… Deriversem…
Allah cezamı versin
“Pişmanım” dersem!

 
Keşke kalbimi tüm çıplaklığıyla açabilsem ve geçmişime bir çizgi çekebilsem, ifadesi var. Pişmanlık da duymayacak ama isteğini gerçekleştirmekten aciz. Kendinde o kuvveti ve cesareti bulamıyor.
 
Yapamıyorum!
Önyargı tutsaklarım yürek cebimde
İpsiz kellelerin yılışık gülüşleri
Fena hâlde üzerimde
Kilit paslı; anahtar kayıp
Çilingir kendi âleminde

 
Toplumun dayattığı baskı ve sorumluluklar yüzünden pes etmiş. Önyargılarla öylesine preslenmiş ve frenlenmiş ki, yüreğinin tutsak olduğunu haykırıyor. Tutsaklığı kendisine yaşatan ve yaşattıkları için de keyif alanlara kırgın. Elinden gelse boyunlarına yağlı bir ip geçirerek onları idam edebilecek kadar da kızgın. Kızgın olduklarının esaretinden kurtulabilmiş değil yine de. O yüzden, hayata ve insanlara duyduğu sevgi paslanmış; artık istemediği için de, dostluk, güven ve sevgi kapısını açacak olan anahtarı çoktan kaybetmiş. Şairi yeniden hayata bağlayacak, çilingir vazifesi görecek olan eşi, dostu, yakınları ise kendi âlemlerindeler. Yanı başlarında kıvranan ruhtan bîhaberler. Belli ki umurlarında değil.
 
Takma bacağa ipek çorap
Kel başa şimşir tarak
Alınır mı sırf matrak olsun diye?
Alırım,
İşim ne?

 
Toplumun ona biçtiği rolü anlatıyor. Uçurumdan düşmek üzere olan kendisine elinden tutmak için tek adım atarak bile yaklaşmayanların nihayetsiz fedakârlık beklentilerini… İnsan olma vasfının ciddiyetini anlamayanların umarsızlığını… Buna rağmen onların dileklerini yerine getirmeye çalışıyorum hâlâ, zira bana biçilen Polyannacılık rolünü oynamayı, kendime, kendimi ötelemek pahasına iş edinmişim, diyor.
 
Arızalarım bitpazarındaymış
Nazar dökmelik bakır tasım da
Düşlerim bile hacizdeyken çok normal
Paravana arkasında ağlıyor zula çeyizler
Umutlarıma sarmal

 
Yanlışa itildikçe, doğruyu, güzeli, iyiyi aramaya her kalkıştığında tökezletildikçe, hayatının dengesi bozulmuş. Dedikoduların havada uçuştuğu bitpazarında yaptığı tüm hataları… Başarılarının da üç kuruşluk bir değeri yokmuş ki, nazara gelecek hâlinin kalmadığı serzenişinde bulunuyor. Hatta düş kuracak durumda bile değil şair. Kadirşinas gönüllere girmek için yaptığı bütün donanımları çeyiz olarak nitelendirmiş, umduğunu bulamayınca da umutlarına dolayarak yüreğinin derinliklerine gizlemiş.
 
Nerede bir çift kumru görsem
Taşlamak geliyor içimden
Kayıp şehrin çocuğundan
Kumrusuz köylere selâm
Haritamı kaybetmiştim sahi
Gördünüz mü işte!
Yine hilâfına yamuldu kelâm

 
O kadar yalnız ki kıskançlık duyuyor artık muhabbet paylaşanlara. Onlar da yalnız kalsınlar da kendisinin çaresizliğini anlasınlar istiyor. Diğer yandan kendisi gibi yalnız olanlara ulaşma isteği var ve selam yollayarak varlığından haberdar olmalarını arzuluyor. Ancak, bu kişiler nerede? Bilemiyor. İşte, yine yazgıma ters bir söz ediyorum ve onca tecrübeme rağmen kısır döngü arayışına giriyorum, diye bir tespitte bulunuyor.
 
Koruk şırasına nispet
Tahammülsüzlüğümle ekşirim
Kuyruğumu uzatırım basılsın diye
Numaradan “of” derim
Yana çeker, bel veririm
Söylemeye ne hacet?
Biliyorum, eşkâlsizim

 
Sabır bitmiş; tahammülsüzlük yaşama arzusunu silip süpürmüş. İlgi görmek için canının yanması pahasına insanlara yönelişi var yine de. Derdini dökme isteği… Sonuç: yeniden itilip kakılma, yeniden hüsran ve hırpalanma… Sevilmediğinin farkına varma… Sevimsiz olduğuna karar verme… Dibe vurma…
 
Mesele, odun değil hızar bıçağı efendiler!
Ağzını yalancıktan biler
Acemi parmaktan kan sızar
Planyadan geçmemişe
Kör rendenin gözü değmemişe
Erbabını getirsen, kaç yazar?

 
Şiirin bu kısmında tefekkür ediyor şair. Etrafındakileri suçlamaya tam yönelecekken kendi eksikliğini görüyor. Evet, etrafımdakiler son derece duygusuz olabilir, ancak, ben de çok yumuşak başlıyım, hakkımı savunmakta yetersiz kalıyorum, yeterince dik duruş sergileyemiyorum, insanlara haddini bildirmekte acemice davranıyorum, diye düşünüyor. İnsanlık beklediklerinin, hayatında olmaması gereken, acımasız kişiler olduklarına ve düzelemeyeceklerine kanaat getiriyor.
 
Kendimi çıkarsam hiçten
Ne kalır geriye?
Boyanmışı boyamak mı; niye?
Ah, bu üşengeçlik!
Onarılmayı sabırla beklerken üstelik
Uyarmanız nafile!
Beterine fark atar bu nazire

 
Tam bir çöküş ve teslimiyet… Boşa geçen yıllar ve elinde kalan koca bir hiç… Yaşanmamış mutluluklar, kazanamadığı dostluklar, uçup giden bir ömür… Birkaç neşeli renk katmaya teşebbüs etmek de nafile bu kara tabloya. Hayatının kalanını güzelleştirme isteği ise hiç yok. Yaralarının sarılmasını beklerken üstelik… Kadere karşı gelinmez, ram ol, rıza göster diye öğüt verenlere, bunun zaten bilincindeyim ancak bana göstereceğiniz her yıkık hayattan daha beter bir hayatım oldu, diye yakınıyor.
 
Mücella Pakdemir

( Şiir Analizi – En Saçma Nazire başlıklı yazı M.Pakdemir tarafından 3.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.