ölesiye inandım
adam gibi çıktığınız yollarda adamlıktan çıktığınız oldu mu hiç, sevmenin sınırlarını zorladığınız anlarda bir fahişe kadar yorulduğunuz oldu mu ya da müebbet yedi mi çocukluğunuz bu izbe şehrin beton zindanlarında…
bir tetiğe dokunmak kadar ince bir çizgidir hayat
ve ben bu
ince çizgideki tek eşkıya geçiştim
soluk yüzlü bir aynada unutulmuş eksik bir bakıştım
aslında
geceler kadar uzun ve
karanlık
fahişeler kadar yorgunum
yara bere,
parça parça bir kentte çıkmaz sokak adresim yine
gecelerim zindan
zihnimin duvarlarında tırnak izlerim
düşlerim sorgusuz kurşunlanmış
delik deşik doğuyorum şafakların rahminden
gözlerim susuz toprak
yutkunamadığım son bir nefes hala üzerimde
geçmişim namlulara sürülü
barut kokuyor mahzenlerimdeki yarınlar
beynimde kopuyor limansız fırtınalar
yalnızlık rehberim
acı arkadaşım
gölgem sırdaşım oldu tenhalarımda
saymadım,
sayamadım daha kaç ölüm var içimde
ve ben sürgünler boyu ölesiye
inandım
şiire,
aşk a ve en çok ta ölüme
biliyorum az sonra yine sensizliği vuracak zaman
ve ben bu gece de başucumda yalnız öleceğim
gölgem bile kendimden kayıpken
hiçbir Tanrı aramasın beni…
ilhanaşıcıekimikibinonbeş