Lanetli bir ıslık takarım az sonra
Üstelik aklımın pedallarında
Kıvrımlı isyanlar,
Tekerleme mahiyetinde
Yücelen gölgeler
Yine makber bellediğim hüznün
Kutsalında
Dolduruşa gelen bir öfke zuhur
ederken…
Yalın cümleler ısmarlarım Tanrı’ya
Kanlı ayın terennüm bildiği
Bir asrı yüreğine sığdıran aşk
niyetine.
İrili ufaklı çukurlar kondururum
Yürüdüğün yollarda
Yandan çarklı Çingene vapuru
Eşkâlim ile
Her fıtrattan kendime nasiplendiğim
Teyellediğim yürek sesinde
İnce nameler
Yine dokunaklı bir şiirde
Kaide bellediğim
Belki maruzat eylediğim
Bir hükme sunarken itirazımı
Arızalı ruhumda
Ahkâm kesen bir gölgeyi
Oynarken sıra dışı karanlık.
Her nasılsa yolunu şaşırmış
Bir kış mevsimine gönderme yaparım:
Dingin rahlesinde ölümün
Ben hala nasıl oluyor da
Çocuk kimliğimi muhafaza ettiğim?
Deli güncemde
Yorgun, ıslak sayfalar
Ve sorarken kadının biri;
Üstelik hayli geçkin yaşı
Ve nükseden bir alaya cephe tuttuğum
En mutlu şarkıyla
Yüreğimi yıkayıp
Astığım gökyüzü.
Aşkın ve inancın ilahı
Yine kayıp mısralardan nemalandığım
Soğuk su çarptığım yüzünde gök
kubbenin…
Köle cümleler saygı duruşunda
Bakir sancısı evrenin
Yeni bir dünya doğurmaya çok yakın
yine
Yüz sürdüğüm aşkın meyvesine
İhanet eden ilk insan ve yaftası
Sonra da pervazında dik durduğu
Gölgeli bir aşkın laneti:
Hayli meşakkatli bir yolculuk/muş
diyenlere
Nispet belki de
Kurulduğum şu tahtında sevgi denen
kıpırtılarla
Hücum eden yaşama sevincimi
Kanıksayan hangi fiil ise
Bazen bir emir kipi
Aslında bilfiil emrettiğim değil mi
kendime?
Sevgiden müteşekkil bir yürek
Azıcık harap olsa da
Neyime gerek?
Geri durmanın ne faydası var
Hele ki doğurgan kimliği ile
Benlik nasıl ki her daim tefekkürde:
Varsın solayım günbegün
Gülden öte bir çiçek olmayı asla
dilemedim.
Ya da taştan bir sütun
Hayli şık bir tebessümü eksik
etmezken
Gördüğüm her yüzü
Sevgi ile meşk ettiğim
Şu metruk şiirimde.
Yalandan sevmeyi beceremedim gitti
Sevilmediğim ise ne şüphe?