Güzel bir yaz günüydü... Ali İsmail iki
can kardeştiler... Ali İsmail'den iki yaş büyük olduğu için her zaman
kardeşinin koruyucusu idi... İkisi de uyanık çocuklardı... Yokluk içinde
büyümüşler ve bir işte de çalışmalarına rağmen, zaman zaman ek işler de
yapıyorlardı...
- İsmail kalktın mı?
- Kalktım Abi
- Bu gün günlerden ne?
- Bana mı soruyorsun Abi, sen bilmiyor
musun?
- Biliyorum tabi ki oğlum da bir şey var
bu gün.
- Ne var abi benim bilmediğim, önemli biri
mi ölmüş, onun cenazesi mi var?
- Yok, oğlum yok iyi düşün bakalım.
- Düşünüyorum Abi
- Bak söyleyeceğim şimdi yaaaa
diyeceksin...
- Çatlatma adamı meraktan da söyle be
Abicim.
- Oğlum bu gün pazar değil mi?Hipodrom
da konser yok mu? Hem de gece konseri...
- Eveeet tüh unutmuşum yahu!
- En başta Zülfü Livaneli, sonrada daha
bir dolu sanatçı var konserde...
- Çok iş yaparız bu gün abi be...
İkisi de yüzlerini yıkadıktan sonra
kahvaltı etmek için sofraya otururlar... Bir yandan çaylarını yudumlayıp zeytin
peynir ekmek yerken sohbet devam eder...
- Hazırladın mı çakmaklara gaz
dolduracağımız tüpleri...
- Hazırlamam mı? Ta akşamdan hallettim
ben o işleri ağabey...
- Afferin ulan kerata sana, gözüme saman
çöpü gibi girdin...
- Tezahürata gerek yok Abim...
- Kaç tane tüp aldın yanına...
- Var ağabey işte epeyce...
- Bak geçen sefer az almıştın sonra bir
çok kişinin çakmaklarını dolduramadık da bir sürü paradan olduk...
- Yok yok bu sefer daha tedbirliyim. Hiç
sekmez vallahi...
- Tamam tamam...
- Peki sıfır çakmak aldın mı on beş
yirmi tane...
- Onu da aldım Abi merak etme sen...
- Bazılarında çakmak olmuyor sigara
içmedikleri için, bazısı da ev de unutmuş oluyor. İlla ki onlara da hizmet
vermemiz lazım canım kardeşim...
- Hizmet bizim işimiz ateşi olmayanlara
da, gazı olmayanlara da... Ateşini de yükseltiriz, gazını da veririz evvel
Allah...
Akşam saati yavaş yavaş
yaklaşmaktadır... İki kardeş malzemelerini bir torbaya koyup hipodrom da ki
konser alanına doğru yola koyulurlar...
Hava kararmak üzeredir. Güneş batmış ay
da hafiften yüzünü göstermiştir hilal şeklinde...
- İsmail konser başladı mı hemen
harekete geçiyoruz. Çakmakları yakıyoruz birader.
- Tamam ağabey hazırım ben...
Sahneye bir sanatçı çıkar ve şarkısını
söylemeye başlar... O anda İsmail ve Ali de hemen çakmaklarını yakarlar...
Onları gören seyirciler de hem sahnede söylenen şarkıya eşlik etmekte hem de
çakmaklarını yakmaktadırlar...
Seyyar satıcılarda konser alanının
doldurmuşlardır. Simitçisinden, baloncusuna, koz helvacısına, cigercisine kadar
her türlü seyyar da konser alanında yerini almıştır...
Yavaş yavaş yanan çakmaklarda ki gaz da
tükenmektedir... İki kardeş Ali ile İsmail devreye girerler tok ve gür sesleri
ile...
- Haydee vatandaş geeeeeel geeeeeel
biten çakmaklara en halis gazlar burada. Bu gaz başka gaz. Doldur çakmağını
sanatçıya ışık ol sendeeee!
Çakmağının gazı biten vatandaş. Yavaş
yavaş Ali ile İsmail'e yanaşmaktadır...
Finalde değerli sanatçımız Zülfi
Livaneli sahnededir... O gümbür gümbür davudi sesiyle hipodromu inletmekte halk
da ona eşlik etmektedir.
''Şu sılaaaaanın ufaaaaak tefeeeeek
yollarıııııııı ağrıdan sızıdaaaaaan tutmaaaaaz elleriiiiiii, tepeden
tırnağaaaaaaa şiir gülleeeriiiiiiii yiğidim aslaaaaaaanım burdaaaaa
yatıyoooooooor.''
Halk da hep bir ağızdan tekrarlar
coşkuyla...
''Yiğidim aslaaaaanım burdaaaaa
yatıyoooooor.''
Çakmaklar da daha bir fazlalaşmıştır O
sahneye çıkınca...
- Sayın vatandaş sayın abim ablam, genç
biraderim. Çakmağının gazı bitti gel. Çakmağın yok, düşürdün kaybettin yine
gel. Sıfır çakmak da var. Sakın üzülme Zülfü Abime, Sıla Ablama, Yeni Türkü'ye
ışık olamadım diye sakın dert etme. Yok böyle bir hizmet, yok böyle bir
muhabbet... Hayddeee ateşiniz burada... Çakmağınızı biz verelim düğmesine siz
basın... Çakar çakmaz çakan çakmak bunlaaaaar...
Gece sonunda İsmail ile Ali epeyce
yüklerini tutmuşlardır. Tabi gece konserini düzenleyenlere de bolca dua
etmektedirler evlerinin yolunu tutarken...