Şiirin büyüsünde şehir
Kalburüstü imgelere sığındıkça
Yakamoz bir düşün habercisi
Belki de yordadıkça dünü
Yarınlara biçilen değer
İşin içinden çıkılası.
Zemherilerin dinmeyen fırtınasına
buyur ettiğin
Ölümün asıl niyetini bir de
Asılı kaldıkça ömürlük ipte,
Kaynayan tarihin
Kardığı miladı
Söndürmeden gece
Kala kaldığın bir başına
İhanet edip Hakkın rahmetine
Adam boyu günahlara banarsın kaderi.
Kader dediğin;
İnce uçlu iğne
Daldığın hülyaları
Düş perdesine yansıtan
Gizemin tehir edilesi öfkesinde
Yalın ayak koştuğun sadece
O meçhul sona.
İzin şerh düştüğü her an;
Aslında anlardan ibaret
Kala kalmışlığın
Buz kesen ruhun
Birincil kaidesi
Derisini soyduğun tuzakların.
Ölümün piri
Dokusunda saklı hayatın.
Hayat dediğin kinayenin
Son sürat tahakkümü
Kanıtsız acıların bir numaralı
Tetikleyicisi.
Bir izin; bir isli gecenin
Bir de kenetlendiğim elemin Tanrısı
adeta
Ayyuka çıkan acılara bandığın
Ömürlük vazgeçişlerin.
Hangisi ya da ne için?
Kim ne der?
Kimliksiz düşlerin de var mı sebebi?
Ölümüne sorular
İhanet ederken aslına;
Şiirlerin cürümü
Vakıf olmasa da kayıp fıtratına.
Teyellediğin mevsim:
Mevsimden kasıt
Aslında her dem hüzün.
Hüzün balyaları sürüklerken ansızın
Kayıp düştüğün
O dehlizi hele ki;
En derin karanlığa biat
Karanlıktan kasıt
Sahibi olduğun yarınların infilakı.
Şimdi zuhur eden şunca tesellide
saklı
Nihayetinde göğün kerameti
Yine tutunduğun dalın
Kırık fayı.
Aşka hicap yüklediğin olmadı mı?
Yüreğe halılar serdiğin?
Kaynakçasında hep dün hep yüküm:
Seyrinde ömrün
Bir başına kalmışlığın
Yine hicazı tetikler de tetikler
Andıkça anıldığını düşlersin
aralıksız:
Misk-i amber adeta
Göğün bitimsiz serenadı.
Serleri verdiğin
Sırlara hükmettiği kadar kaderin
Ayyuka çıkan özlemden bile beteri
Sadece sevgiye dokunmak usulca
Oysaki nasıl da hoyrat
Bozguna uğratan
Yürek dolusu fırtına.