Ne vakit “bıktım” desem aklıma gelsen yeter;
Sağ elinde mendilin sol elinde yaşım ben…
Yoluna kurban olup dizlerimde yatmışım;
Gövdesinden ayrılan yetim kalmış başım ben;
Kim sarar senden başka kefensiz bedenimi;
Gidenlerin şehrinde mezarında taşım ben…
Bilen olmaz gün be gün kayboluş nedenimi;
El - alem bahar bahçe sorma işte kışım ben…
Buz tutan ellerimle sardığım, sarıldığım;
Ateşine pervane dönüp duran kuşum ben…
Sensizlik badesinden içmekten yorulduğum;
Özleminden kör-kütük, zil-zurna sarhoşum ben…
Renklerimde bol siyah yine de çıkmaz sesim;
Her sözüne eyvallah, çatılmayan kaşım ben…
Senden ayrı sensizken son bulsa da nefesim;
Musallada tek seni bekleyen naaşım ben…
Gözlerimde kıyamet koparken yerli-yersiz;
Şu hasret sofrasında türlü türlü aşım ben…
Savaşından kaçmadım gönül kalem nefersiz;
Darbelerden un ufak parçalanan taşım ben…
Varlığın gönül lehçem yokluğunda sustuğum;
Yokluğunda yok olmuş hecelerde hışım ben…
Sana doğru gelirken ciğerden kan kustuğum;
Varışımda aşk dolan dönüşümde boşum ben…
“Özleminden kör-kütük, zil-zurna sarhoşum ben…”
Ali ALTINLI – 24.07.2018
Saat: 21:30