Suçluysam cezamı kendim vereyim;
Düşlerim musalla hayaller kefen…
Cefanın şehrinde sefa süreyim;
Sonrası kızılca kıyamet zaten…

Örtülsün üstüme kahır yorganı;
Çevirme kapına gelen kurbanı;
Atılsın boynuma sitem urganı;
Canımız canana emanet zaten…

Yüklenip durduysak yaş tanesine;
Derbeder sokağı dert hanesine;
Maksadım, yanmışlar meyhanesine;
Kırk yılda bir olsun ziyaret zaten…

Yorulmuş yüreğim yine seferde;
Yeniden vurulmak varmış kaderde;
Gündüzün günahı keyfe kederde;
Gecenin yaptığı ihanet zaten…

Güneşe muhtacın bitmez kışları;
Seraba bırakmış tüm gülüşleri;
Mecnuna ödülse Leyla düşleri;
Çöllerin çektiği eziyet zaten…

Sevda ocağında yandık, kavrulduk;
Umut ağacından, düştük, savrulduk;
Tükendi sabrımız yoldan çevrildik;
Vurgundan kalanlar felaket zaten…

Baktıkça vuruyor kurşuni gözler;
Yürek sehpasında asılmış yüzler;
Yalana yüz veren yalancı sözler;
Falcının dilinde kehanet zaten…

Açtığı yarayı neşterim görür;
Sabır taneleri kirpiği vurur;
Alfabem kalemle secdeye durur;
Halimi arz etmek meziyet zaten…

Ali ALTINLI – 07.05.2022
Saat: 00:32
( Kızılca Kıyamet başlıklı yazı Ali ALTINLI tarafından 9.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.