Sözcüklerin titrinde bir yenilgiyim
Uzamında ölülerin, canlı ceset misali
Bir kuru sıkı tebessüm
İçimde infilak eden ne çok şiir
benzeri kalıntı
Belli ki zimmetli her biri:
Önce düşkün mizaçların koruk sancısı
Sonra da kor misali
Her aşkın lav ettiği üç beş hatıra.
Kölesi olmaksa hayatın
En demli meziyetiyim hüznün
Demir tavında dövüldü dövüleli
Çağında unutulmuş bir önsezi
Kadından ibaret değil ki evren
üstelik:
Ataması yapılan her iklim
Her köprü düşmeyi ziyan bildiğim.
Açık ara farkla her fani
Gönül gözünde seğiren düş misali
Gelsin de görsün içine düştüğüm bu
zalim yüreği.
Bir emsalim mi var da?
Kükreyen bir gölgeden mi muzdaripim?
Yana yakıla sevip ölmeyi meziyet
bildiğim
Baş tacı yaptığım ne çok engebeli
yalan?
Gözlerimde kararan
Yürekte çağlayan
Belki de can pazarı konuşlandığım;
Canhıraş hükümlerden yaka silktiğim.
Beyhude bir çıkış aslıma dönük yüzüm
Çıkıp çıkmamak da değil hani
Mademki kaderin öngördüğü…
Ne yalan ne de yalın!
Ne fıtratın özlemi ne de fırtına
benzeri
Bir esinti!
Kelamın cüreti hepi topu
Kalbin cereyana tutulduğu bunca talan
İçinde yanmayı şevkle kabul ettiğim
Ömürlük/cehennemlik kazan.
Sunumunda rahlenin döktüm içimin
mealini:
Yüreğimi ne sattım
Ne de ölüp dirilmeyi temenni ettim.
Hakkın elinde bir zerreyim
Kalbimde ne fitne ne muğlâk bir
günce.
Ben ki aşkın da kaderin uzantısında
Günün asla sonlanmayacak
Yirmi beşinci saatiyim:
Kalburüstü hüznümle
Yana yakıla sevdiğim bunca mecazi
firarla
Öykündüğüm de değil hani
Ne de övülmeyi talep ettiğim…
Zikriyim gecenin lakin pür-ü pak
Yontuyum hasbelkader
Belki mahmuzlanmış bir özlem.
Bir yankıyım deli mizacın da göreceli
tahakkümü
Fıtratın uzamında hangi fırtına isem
Akla zarar benliğin her dem
Dumura uğradığı
O kayıp mevsimim:
Hakkın dilinde bir mazlum
Yüreğimde olmaz iken tek perde tek
yalan.
Sevmeyi arz ettim
Ne de olsa ölümüne kıblemde
buluşmaksa
Hakkın rahmeti yeter ki yağsın oluk
oluk üstüme.