İçimin ihtimallerinde şiirler
demliyorum…
Kırık mizacımın mutsuz çığlıklarında
Başı öne düşen martı misali
Her haşmetli yenilgi
Her arpacı kumrusu
Her yanlı sızı
Aslında makberin geçen alt yazısı.
Şifa niyetine şiirsel yorgunluğu
cihanın
Varlıksız mesnetlerde
Açık ara farkla mutluluk
Ön sözü iklimlerin
Gelip geçen bulutun
Yağmur bırakan dokusu.
Şanlı ölüler taşıyorum başımda
İçimdeki ukdeler
Ufkunda yanılgının
Patavatsız bir çocuk kadar
İçten içe dertlenen.
Tüm zamanın yoksunluğunda;
Katmersiz yalnızlık kadar olmasa da
boğucu.
Gün hükmünde akan rimeli gecenin
Zan tadında
Adresime yollanan zarfların
İçindeki boşluk
Belki ki hülasası ömrün
Derme çatma sessizliğin hüküm
Sürdüğü kazan kazan kim ise kazan
kaldıran.
Fısıltılar çıkıp da ayyuka
Sırtının pervazında
İç çeken bir ağustos böceği
Şakıyan bülbülden yana derdi
Soluk gülün iklimlerde değişen rengi
Sözüm ona yedi verenler
Söz konusu oldu mu elem
Zuhur eden tek nota
Sondan önce
Sol’un referansı
Belki ikilemler rücu ediyor.
Kaftanı kayıp şehrin
Peri padişahı o siluet
Gidip de dönmemek var madem
Dönüp de bulmamak.
En kıyağından hüzün çekerken
İçimin özleminde çürüyen
Ne çok vukuat
Yokluğun mimarı olsa keşke
Sevgiye delalet üç beş satır vefa
yüklü vardır
Elbet hikmet
Yalnızlığa dayamışken insanoğlu
sırtını
Öncesinde rahmetin iştigali
Her tok yürek sesinde
Konuşlanan İlahi Adalet.