Ağlak bir mısra tedavülden kalkan
Günün goncası
O örtüde saklı sihri kelamın.
Anıp da es geçtiklerimiz
Sevip teyakkuzuna yenik
düştüklerimiz.
Biz kimiz peki, demekten
Gına gelen bir atlasta
Dünün haritasına diktiğimiz çubuklar
Yana yakıla esiri olduğumuz zamanın
ve elemin
En naif düşesi.
Hanidir, kaynağından yoksun
Batılında ömrün
Kör kütük âşık
Mutluluktan yoksun
Nakşına elemin
Demir attığımızın da tecellisi
Her şiir.
Nemalandığımız kadar
Karalandığımız her gecede
Beyazın zafiyeti
Bir kurum tanesinden sızan o siyah
sitem.
Nakşedip günde
Aslında konuşlu iken genelinde ömrün
Bir diyez
Bir niyaz
Bir serenat kadar
Yükseklerde volta atan
Naif bir düş
Elbisesinden akan o derin ve uçuk
mavi
Gözlerin ufka dirayeti
Aslında önünde hep perde
Göğün ritminde
Kayıp bir gölge adeta
Yine için nüksettiği,
Dış sesin esefle lekelediği.
Gün dönse bile siyahın tenine
Gül solsa bile
Ağlarken bülbüle
Sert bir reverans
Düşkün sözcüklerin önünde
Bağdaş kurduğumuz
Rahlesi yine
Harfleri kayıp yürek alfabesinin
Bin naz bin selam
Bin bir cefa
Sürerken kimi sefa
Neyin derdi de
Gecenin indinde
Bir noktada takılı gözlerimiz
Ağlarken Elif, Elif diye diye…